Âdâb-ı Muâşereti Nasıl Öğretelim?

Okul öncesi dönem, çocuklarda fizikî ve zihnî gelişimin çok hızlı olduğu önemli bir dönemdir. Her bir duygu, düşünce ve terbiye tohumları, bu yaşlarda atılır ve o körpe dimağlarda filiz verir. İnsandaki din duygusunun temeli de bu yaşlarda atılır. “Çocukluk, insanın anavatanıdır.” sözü boşuna söylenmemiştir. Din, sadece ibadetten ibaret değildir elbet. Dînin önemli bir kısmını îman ve ahlâk esasları oluşturur.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ey îman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allâh’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (et-Tahrîm, 6) 
* * *
İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ-’dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek, âilesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Cum’a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Nikâh 81, 90; Müslim, İmâre, 20)


Okul Öncesi Dönemdeki Çocuklara
ÂDÂB-I MUÂŞERETİ NASIL ÖĞRETELİM?

Okul öncesi dönem, çocuklarda fizikî ve zihnî gelişimin çok hızlı olduğu önemli bir dönemdir. Her bir duygu, düşünce ve terbiye tohumları, bu yaşlarda atılır ve o körpe dimağlarda filiz verir. İnsandaki din duygusunun temeli de bu yaşlarda atılır. “Çocukluk, insanın anavatanıdır.” sözü boşuna söylenmemiştir. Din, sadece ibadetten ibaret değildir elbet. Dînin önemli bir kısmını îman ve ahlâk esasları oluşturur.
Okul öncesi çocuklar, dîne karşı son derece meraklı ve ilgilidirler. Hattâ dindarlık, en çok onlara yakışır. Onların minik ağızlarıyla selâm verişleri, suyu oturarak içmeleri, Peygamber Efendimiz’den bahsetmeleri, Allâh’a karşı büyük bir inanç ve sevgi duymaları, bozulmamış fıtratlarının güzelliği yanında, insanı duygulandıran, son derece sevindiren şeylerdir.
“O daha çocuk!” diyoruz kimi zaman, öyle değil mi? Ama onların hâfızaları öyle güzel kayıt tutuyor ki… Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan dikkatle hâfızalarına yerleştiriyorlar, her şeyi… 4-6 yaş grubu çocuklarımız, “okul öncesi” denilen çağdadırlar. Bu çocuklar, âdâb-ı muâşeret dediğimiz “ahlâk, âdâb, görgü kuralı” üçlemesinin en çok yakıştığı ve en güzel uygulama örneklerinin görüldüğü dönemdedirler. Bu yavrulara günümüzde “çoklu zekâ yöntemleri” denilen metotlarla âdâb-ı muâşeret öğretilmelidir. Zamanımız, internet çağıdır. İnteraktif materyaller, görsel ve renkli malzemeler, sesler, müzikler kullanılarak öğretilen bilgiler, kalıcı hâle getirilip pekiştirilmelidir.
4-6 yaş grubuna verilecek her yeni bilgi, zamana yayılarak çok tekrarla verilmelidir. Bu noktada kararlı olmak, aceleci davranmamak ve en önemlisi, verdiği âdâb kuralını öğretmenin/öğreticinin/ebeveynin bizzat kendisinin de uyguluyor olması çok önemlidir. Meselâ bir su içme âdâbı, âilenin de bu yöndeki telkiniyle mümkünse, çocukların suyu her içişlerinde tekrar edilmelidir.
“Çocuklar suyu nasıl içelim? Hangi elimizle içelim? İçmeden önce ne söylüyorduk?” gibi eğitimi eğlenceli hâle getirecek sözler sarf edilmelidir. Art arda gelecek: 
“-Yavrum otur, besmele çek, sağ elinle iç…” gibi telkinler, emir içerdiğinden çocukta çok karşılık bulmayacak, bulsa bile anlık bir davranış düzeltme olarak kalacaktır.
Öğretmen ya da ebeveyn, çocuklar eline bardağı alıp suyu içebilecek duruma geldiğinden itibaren “Bismillâhirrahmânirrahîm” diyerek bardağı çocuğun sağ eline uzatmalı, oturup içmesini sağlamalı, bitirince “Elhamdülillah” demelidir. Bu yazıda çocukların günlük hayatta çokça karşılarına çıkan âdâb-ı muâşeret kurallarından bazıları hakkında tavsiyeler bulacaksınız. 

Tuvalet Âdâbı 
Çocukların tuvalet eğitimine başladığı andan itibaren anne-babalar; çocuk yuva, kreş-anaokulu gibi kurumlara gidiyorsa öğretmenler, “temizliğin su ile yapıldığını” sürekli vurgulamalıdır. Günümüzde Avrupa toplumunu kuşatan taharetsizlik, maalesef bizim toplumumuza da sirâyet etmiştir. Bunun en temel sebebi, bilgisizlik ve erken çocukluk döneminde tahâretin öğretilmemiş, çocukların tahârete alışmamış/alıştırılmamış olmasıdır. 
Çocuklar tuvalet eğitimini alırken anneler, mutlaka çocuklarının tahâretini yapmalı, nasıl yapıldığını çocuk, görerek öğrenmelidir. Her tuvalette çocuğun altını yıkamak, annelere zor gelebilir. Hattâ birçok annenin klozetin yanı başına ıslak mendil koyduğunu, çocuğunun temizliğini bununla yaptığını müşâhede etmekteyiz. Lâkin çocuklara: 
“-Sen artık büyüdün, bebek değilsin, temizliğini su ve tuvalet kâğıdıyla yapmalıyız!” türünden telkinlerle bu alışkanlığı kazandırmanın bir yolu bulunabilir.
Zira çocuklar, içinde su olan her şeyi severler. Bir süre sonra çocuk, taharetini yapmadan tuvaletten kalkmayacak, bu alışkanlığı, biiznillah, kazanacaktır. Kız çocuklara tahâretin önden arkaya doğru olduğu öğretilmelidir. Suyla yıkama işlemi bittikten sonra kağıt peçeteden yeterli miktar koparıp kurulamanın nasıl yapılacağı, ıslak peçetenin çöpe atılması gerektiği, sifon çekmenin neden ve nasıl yapıldığı detaylıca öğretilmeli, bu hususta yılgınlık veya sabırsızlık gösterilmemelidir. 
Bazı çocuklar, büyük abdestini yapmaktan ve sifon sesinden korkarlar. Bu durumlarda çocuklar, tuvalet ya da banyoda yalnız bırakılmamalı, onlara destek olunmalıdır. Yıllardır farklı yaş gruplarında yer alan öğrencilerimden edindiğim tecrübe ile söyleyebilirim ki, bazı çocuklar tahâretsiz olarak namaz kılmakta, tuvalete girip ihtiyacını görüp su kullanmadan dışarı çıkmakta, hattâ elleri ve vücutları ile etrafa kötü koku yaymaktadırlar. Bunun en temel sebebi, okul öncesi dönemde tuvalet âdâbının kazandırılmamış olmasıdır. 
Çocukların yaşı büyüdükçe sağ-sol kavramlarını öğrenirler. Bu öğrenme pekiştikten sonra, onlara tuvalete sol ayakla girmemiz gerektiği, içerden de sağ ayakla çıkmamız gerektiği anlatılır. Hattâ âileler tuvalete çocuklarını götürürken sesli bir şekilde tuvalete giriş duâsını, çıkarken tuvaletten çıkış duâsını okurlarsa çocuk, bir süre sonra bu duâları duya duya öğrenmiş olacaktır.
Tuvaletten çıkan kimi çocuklar, içerde su ile tahâret yaptıkları için ellerini yıkamak istemezler. Buna direnirler. 
“-Benim elim temiz!” derler. 
Çocuklarımızın eline sabun ya da köpük sıkıp, musluğu serçe parmağımız kadar açmamız, elimizdeki sabunu köpürtürken musluğu kapatmamız, sonra tekrar suyu israf etmeden açıp tertemiz durulamamız gerektiği öğretilmelidir. Bu da ebeveynin/öğretmenin sabırla, örnek olarak, sürekli bunu uygulaması ile öğrenilir ve yerleşir. 
Bazı ebeveynler, çocuklarının bebekliklerinden kalma bir alışkanlıkla çocuklarının tuvalet eğitimi sürecinde de ıslak mendil kullanmaya devam ederler. Unutmayalım, ıslak mendil, kalıcı bir temizlik sağlamaz ve çocuğumuzu tembelliğe alıştırır. Necâseti temizlemez, etrafa bulaştır. Ayrıca ıslak mendilin ne kadar sağlıklı olduğu da ayrı bir tartışma ve araştırma konusudur. (Devam Edecek)

Fatma ÇATAK

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle