Aşina Olmadan Hizmet Olmaz

Bir yazar Hâce Mahmud Sami Efendi'nin yaranından, özü güzel, sözü güzel bir zatı ziyarete gitmiş. Bu zat yazara ne iş yaptığını sormuş, "Yazıyoruz efendim" cevabını işitince şu mukabelede bulunmuş: “Demek yazıyorsunuz. Hizmet ediyorsunuz yani. Ama şunu bilin ki aşina olmadan hizmet edemezsiniz.” Yazar meraklı gözlerle aşina olmanın ne mânâya geldiğini anlamak istemiş. O zat şöyle devam etmiş: “Allah sizi bilecek, Rasûlü sizi bilecek, dostları sizi bilecek; diğer türlü hizmet edemezsiniz.”
Hizmet, Allah'ın kullarına hizmettir. Hizmet, Allah'ın yardımcısı olmaktır. Allah'ın yardıma ihtiyacı var mıdır? Allah’ın yardıma ihtiyacı yoktur. Ama “yardım edin” diyen bizzat O’dur. Allah’ın yardımcıları olmak, O’nun yardımına mazhar olmaktır. Bizim O'nun yardımına mazhar olmak için hizmete, hizmetin ise Allah için yapılmaya ve Allah'a has kılınmaya ihtiyacı vardır. Modern tabiriyle patentsiz hizmet olmaz, yapılmaz. Bu, İslam'ın ana umdesi olan tevhidi hizmete nakşetmeden mümkün değildir.
Hizmette tevhid, hakiki hizmet edenin Allah olduğunu bilmektir. O kullarını ve diğer mahlûkatını sayıya gelmeyecek nimetleri ile lütuflandırıyor. En büyük nimetlerinden birisi de kullarını kendi hizmetinde istihdam etmektir. Kıyısından köşesinden bir hizmete muvaffak olan bunun şükrü içinde olmalıdır. Usulsüz, edebe riayet etmeden, kendi başına iş yapanı ve en önemlisi Rasûlullah’ın yolunu ve izini takip etmeyeni hizmete lâyık kılmazlar. Allah'ın dinine ve kullarına hizmet bir baht işidir. Çalışmakla elde edilmez. Ama elde edenler hep çalışanlardır.
Her işin bir usulü, her usulün bir tedrisi, her tedrisin de bir müderrisi var. Anadolu'da ustasız çırağın rızkına iyi gözle bakmazlar. Bir gelenekten gelmeyen, bir ustadan el almayan, bir terbiye ocağında pişmeyen hiçbir hüner sahibi modern tabiriyle sürdürülebilir ve kalıcı işler yapmaya muvaffak olamamıştır, çünkü adet böyledir, nizam bunun üzerine kurulmuştur. Aşinalık işi bilmek kadar işin esas sahibini ve maksadını bilmektir. İşin sahibi Allah’tır, Rasûlullah’tır; hak yol üzere devam eden Peygamber vârisleridir. Yol bellidir, hizmet bellidir; aşinalık, kendi zannı ile yaşadığı hayata ölüp sünnet-i seniyye ile Peygamber patentli bir hayata dirilmektir. Sünnet ile dirileni Allah da tanır, Nebisi de, dostları da…
İslam’ın özü tevhid, tevhidin özü ihlastır. Hizmette tevhid ve ihlas yoksa o hizmet insanı Allah’tan uzaklaştırır. Hizmette tevhid ve ihlası yakalamak için Allah’ın Ahad ve Samed isimlerinden istifademizi artırmamız gerekir. Tevhidi temin eden, Ahad olan Allah’ın koruması altında kendi özünün biricikliğini müşahede eder. Tevhidi temin eden, Samed olan Allah’ın koruması altında O’ndan başka kimseye muhtaç olmadığını bilir. Tevhidin sırrı ihlasta, ihlasın sırrı bize Ahad ve Samed olan Allah’ı anlatan İhlas Suresi’ndedir. Bu sayımızda bu manadan yola çıkarak tevhid ve ihlas münasebetini ele almaya gayret ettik. Bir sonraki sayıda görüşmek ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle