Bedenin Değil, Ruhun Orucu

Oruç Allah Tealâ ve Tekaddes hazretlerinin, kulları üzerine (Ramazan orucu) farz kıldığı mühim bir emridir. Oruç tutmak, kadın, erkek âkil bâlîğ olan, sıhhatli ve akıllı her Müslümana farzdır. Hastalıklı ve şuuru muhtel olanlar müstesnâ, edâ etmeyen günahkâr olur. Hasta denilince çok zayıf, kuvvetsiz olup da oruç tutmaya takati olmayanlar anlaşılmalıdır. Onlar da ancak bir müslim, mütehassıs doktorun müsaadesi ile oruçlarını tutmayabilirler.

İmâm Gazali kuddise sirruh hazretleri, oruç tutanları üç dereceye ayırıyor:

  1. Avamın orucu
  2. Havassın orucu
  3. Ahassü’l-havassın orucu

Avâm’ın orucu: İki uzvu (mîde ve tenasül uzvunu) şehvet tehlikesinden korumakdır; yani yemek, içmek ve cinsî münâsebetden sakınmakdır.

Havass’ın orucu: Bu yukarıdaki esâslara riayet ile, gözünü, kulağını, dilini, elini, ayağını ve diğer azalarını günahtan korumaktır.

Ahassü’l-havass’ın orucu: Avam ve havassın orucundaki hususlara riayetle beraber, kalbini, hasis emeller, dünya düşüncelerinden sıyırmak ve Allah'dan başka her şeyden çekerek bütün mevcudiyetiyle Allah Teâlaya bağlanmak ve hatırına ondan başkasını getirmemektir. Bu gibilerin gönlüne Allah ve ahiretten başka bir şey geldiği zaman oruçları zedelenir. Dünya namına bir şey düşünseler yine oruçları zedelenir. Ancak dünyanın âhirete yarayışlı kısmını düşünmek mâni değildir. Hatta bu mevkie sahib olan erbab-ı kulûb “kim Ramazan günü akşamı ne ile iftar edeceğini düşünürse, bunun günahı, defterine yazılır. Çünkü bu Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerine itimadın ve va’dedilen rızka yakinen inanmanın azlığındandır.” buyuruyorlar.

Ebû’d-Derdâ radıyallahu anh buyurur:

– “Akıllı adamların uykuları da yemeleri de ne güzeldir. Ahmakların oruç ve uykusuzluklarını nasıl ayıplamazlar. Yakîn ve takva sahihlerinin bir zerre ibâdetleri, ahmakların dağlar gibi ibâdetlerinden efdal ve üstündür.”

Ameller niyetlere göre olduğuna göre gerek Ramazan orucuna gerekse diğer oruçlarımıza, Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinin rızâsı üzerine niyet edilmelidir. Rabbü’l-âlemîn hazretlerinin her halimize hatta kalplerimiz ve gönüllerimizden geçenlere dahi agâh olduğunu katiyetle biliyoruz. Hal böyle olunca, oruç tutmak Hak katında pek mühim bir ibadet olduğuna göre, lâyıkı veçhile ihtimam ederek Cenab-ı Hakk’ın rızâsına nâil olmak hususunda dikkatli ve müteyakkız olmalıyız.

Rasûl-i Ekrem efendimiz hazretlerinin aşağıdaki hadis-i şerifleri bizler için ne büyük bir ihtardır. Buyuruyorlar:

“Nice oruç tutanlar vardır ki açlık ve susuzluktan başka bir şey elde edemezler.”

Bu mühim hadis-i şerif bizleri intibaha, uyanıklığa sevketmelidir.

1- Bu mühim ölçüye göre niyetimizde başka bir gaye olmayacak.

2- Oruçlu bulunduğumuz müddet içinde bütün göz, kulak, dil, karın ve diğer azalarımızı masiyetden muhafaza edeceğiz.

3- Kalp ve gönlümüzü Hak Tealâ hazretlerine sımsıkı (elimizden geldiği kadar) bağlayacağız.

4- Ramazan-i şerif gufrân ayı olduğuna göre yapmakta olduğumuz evrâdımızı, elimizden geldiği kadar çoğaltacağız, uykumuzu azaltacağız.

5- Huzur halimizi muhafaza etmek için gerek iftarlarda gerek sahurlarda, tıka basa midemizi doldurmayıp, itidal üzere yemeliyiz ki, orucun o lâhûtî halinin tecellisine nâil olabilelim.

6- İftar sofrası tertip edip, oruçlu olan Müslüman kardeşlerimize yemek yedirmek faziletine nâil olmaya gayretli olalım. Rasûl-i Ekrem efendimiz hazretleri sürekli, devamlı oruç tutmamışlar, ashabına ve ümmetine de bu düsturu vazetmişlerdir.

Sâdık Dânâ-Altınoluk Sohbetleri-5, s.135

PAYLAŞ:                

Sâdık Dânâ

Konya Kadınhanı’nda doğdu. Babası hayır sever bir tüccar olan Ahmed Hamdi Bey, annesi Âdile Hanım’dır. Dedesinin babası Topbaşzâde Ahmed Kudsi Efendi (ö. 1889), Hâlid el-Bağdâdî’nin halifelerinden Boz

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle