Hem Göz Zevki Hem Öz Zevki

Hacı Bayram Veli Hazretleri: “Çalabım bir şâr (şehir) yaratmış iki cihân âresinde (arasında)/Bakıcak dîdâr görünür ol şârın kenâresinde/Nâgehân ol şâra vardım ol şârı yapılır gördüm/Ben dahî bile yapıldım taş ü toprak âresinde” buyurmuş. Gönül imarı hayatımızın gayesidir. Ama yeryüzünü imar da bir diğer vazifemizdir. O yüzden biz gönül imarı ile maddi imarı birbirinden ayırmayız. Gönlü mamur olmayan yeri de mamur kılamaz, bunu bilir, bunu söyleriz.

Ecdadımız Osmanlı, gönlü mimar kılarak yeri mamur kılmanın şahikasıdır. Evleri hafif malzeme ile yaparken faniliğini, mabetleri en sağlam malzeme ile yaparken Hüve’l Baki’yi nazara veren ecdad mâbed civarındaki yapıların büyüklüklerini nisbi olarak küçültmüş, böylece o mabetlerin gözlerdeki ihtişamını artırmakla kalmamış, tevazu ve ince düşünüşü ile kendisini de büyütmüş. Ecdad, tabiri caizse inşa etmemiş adeta ibadet etmiş, taşı, toprağı ve sair malzemeyi kendi kulluğunun şahidi eylemiş.

İmar faaliyetlerinin gündem olduğu bir dönemdeyiz. Maddi imarın ruhsat ya da onayını evvela gönülden almak zorundayız. Gönül ruhsatı olmayan hiçbir yapı ne maddi imara ne de gönüllerin imarına katkıda bulunmayacaktır. Kalbin selametinden beslenmeyen her inşa çabası hem göz hem de öz zevkimizi harap edecek, bedeli ise hepimize sadece ötede değil bu dünyada da yıkım ve enkaz olarak geri dönecektir. Bu sayımız böyle bir hassasiyeti hatırlayalım ve hatırlatalım temennisi ile çıkıyor.

Zor zamanlardan geçiyoruz. Depremler, ardından gelen sel felaketleri hepimizi sarstı. Şükür ki Ramazan’a eriştik. Bu rahmet iklimi yaralı gönüllerimiz için merhem olacak. İstifademiz artsın diye dua ediyoruz. Bire bin verilen bu fırsat mevsiminde başımıza gelenleri tefekkür ederek, yüreğimizdeki hüzünle Rabbimize yönelebilsek ne güzel olur… Rabbimiz şu güzel günlerde bizleri tenin ve nefsin zevkleri yerine ruhun ve gönlün zevklerini ikame etmeye muvaffak kılsın. 

Bizler inanmış insanlarız. Başımıza gelen en küçük musibet bile bizi acaba nerede, nasıl bir yanlış yaptım diye tefekküre sevk eder. Biliriz ki bu dünya bir imtihan mekânıdır. Her an sınanıyoruz. Her davranışımız, hareketimiz ve sözümüz kaydediliyor. Öyle bir kayıt ki gördüğümüzde hayretimizi mucip olacak; “bizi gözleyip yazanlar küçük dememiş, büyük dememiş, yazmış da yazmış” diyeceğiz.

Güzel yazılmak, güzellikle yazılmak, güzellerden yazılmak isteriz. İnanmak hep kazanmak demektir. Başımıza ne gelirse gelsin ya şükür ya da sabırla karşılar, böylece hep kazananlardan oluruz inşallah. Bunu söylemek kolay olabilir. Ateş düştüğü yeri yakar demişler. Ama İslam kardeşliği tam da böyle zamanlar için lâzımdır. Birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmeye devam edeceğiz.

Rabbimiz, Ramazan rahmet ve bereketi ile sabrı ve şükrü mânevi rızkımız yapmaya bizleri muvaffak eylesin. Orucumuz, teravihimiz, mukabelemiz, infakımız ve ikramımız yaralı gönüllerimize merhem olsun. En önemlisi de nereden gelip nereye gittiğimizi ve halimizin ne olduğunu tefekküre vesile olsun. Bu duygu ve düşüncelerle Ramazanınızı ve inşallah affedilenlerden olarak erişeceğimiz bayramınızı tebrik ederiz. Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle