Mü'minin Üç Kalesi...
Hadîste buyurulmuştur: “Mü’min’in üç kalesi vardır: Zikrullah, Kur’ân ve mescid.” Akıllı kimse, nefsini alçaltan, ölümden sonrası için amel yapan, dünyaya rağbeti kesip zühd ile meşgul olandır.
Hadîste buyurulmuştur: “Mü’min’in üç kalesi vardır: Zikrullah, Kur’ân ve mescid.” Akıllı kimse, nefsini alçaltan, ölümden sonrası için amel yapan, dünyaya rağbeti kesip zühd ile meşgul olandır.
Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren, her başağında da yüz “tane” bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allah kime dilerse ona kat kat verir. Allah ihsânı bol olan, her şeyi hakkıyle bilendir.
Hased çok çirkin bir hasletdir. Müslümanın hayırllı amellerini hased mahveder. Bekir bin Abdullah hased hakkında şöyle bir kıssa anlatır ki, umûmî olarak hasedcilerin akıbetini gösterir:
“Kim bana itaat ederse hakîkatte Allâh’a itaat etmiş olur. Kim de bana isyân ederse şüphesiz Allâh’a âsî olmuş olur.” (Buhârî, Müslim)
Mü’minler cennete girince, herkes hiç şaşırmadan kendi makamını, kendi kürsüsünü bulur ve doğruca oraya gider. Cenâb-ı Hak cennette herkese mutlaka bir kürsü vermiştir, her mü’min hangi kapıdan gireceğini, hangi yoldan gideceğini, hangi kürsüye otura
Kıyâmet gününde nefisle mücâdele yapmak zorunda kalan kimseler de vardır. Bunlar dünyada nefis mücâdelesini yapmamış yahut az yapmış kimselerdir ki nefisleriyle mücâdele ede ede kalkacaklar, yani kendi kendilerine düşman olacaklardır.
Fârûk-ı Âzam, ekâbir-i ashâb ile birlikte idi. Güzel esvablı temiz bir genç yine onun gibi güzel iki delikanlı tarafından tutulmuş olduğu halde- huzûr-ı hilâfetpenâhîlerine dâhil olarak pîşgâh-ı emîrü’l-mü’minînde durdular. Hazret-i Fârûk, evvelâ ik
Amellerin sıhhati yahut kemâli ancak niyetledir. Herkesin niyet ettiği şey ne ise kendisine âit (ve eline geçecek) olan odur. Şu halde kimin hicreti Allâh’a ve Rasûl’üne (Allâh’ın ve Rasûl’ünün rızâsına) ise (hakîkaten) hicreti Allâh’a ve Rasûl’ünedi
Hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki: Ebû Bekri’s-Sıddîk -radıyallahu anh-’ın kızı Zâtü’n-nıtakayn Esmâ -radıyallahu anhâ-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hutbe îrâdına başl...
Oruç, hicret-i nebeviyyeden birkaç sene sonra Şâbân-ı şerîfin üçüncü günü farz kılınmıştır. Cenâb-ı Hak azze ve celle âyet-i kerîmede: “Orucun farzıyyeti sizin ittikanız için…” buyurmuştur. Çünkü oruç insanın kuvve-i şehvâniyesini ...