Şu dünya pazarından Sen gönül almaya bak Hem de Hak nazarından Sen gönül almaya bak Ne can kalır ne de mal Elindeyse burda kal Dört cihana haber sal Sen gönül almaya bak Hemi bağla hemi çöz Aşk arar kalpteki göz Sana gerek bir top bez...
Karagözlü küçük kız Sen ot yaprak yerken Benim boğazımda Kördüğümler sıralandı.
Şu fani Dünya’da, garip bir kulum, Ya Rabbi, Sen beni, sensiz bırakma.. Gaflet Gayya’sında, perişan halim, Ya Rabbi, Sen beni, sensiz bırakma.. Şeytanlar hücumda, binlerce koldan, Nefis taarruzda, her türlü yoldan, Zatına sığındım, can-ı gön...
Sen birini bilirsin Kıtmir Bilsen; Ne sayısız Kehf’ler var! Sanma bulduğunuz yerde mukim Dar gelir o aşka Efsuslar! Bir Hira olur bir Sevr Bir Belya’yı bir Musa’yı gizler… Bir böcekle kozaya girer Bir âdemle tene Ayrı ayrı her kabirde… Arz ...
İçimde ebedi bir gurbet duygusu Kulaklarımda sesi denizin ve martıların Ne çok mesafe var boş vermişliklere bugün hayata dair En çok gülüp geçmeler yaralar içimizi belki de ondan Can acımıza bükülen dudaklar yaralar bizi Ve işte tam da bu yüzden...
Bilinmez bir yola girdik, Görünmüyor ön ve arka. Karanlık her yanı sardı, Göz aşina değil farka. Değişmiyor zerre, kürre, Zaman zamanı kovalar. Kimi menzilleri aşmış, Kimi elleri ovalar. Bozuldu hep ruh ve beden, Özler sözler maya tutm...
Yaratan yaratmış, evrene gerdanlık, Bakışı can verir, olsa da bir anlık, Öyle büyük, öyle nurlu ki Sultan’ım, Felekler kıskanır, imrenir insanlık. Bıraktığın gibi değil artık dünya, İnsanların kimi uçar, kimi yaya, Rezillik diz boyu, medeniy...
Cihanı süsleyen nur-ı Hüdâ’yı Gül yüzünde gördük yâ Resûlallah! Burak’ın üstünde yâr-ı Hüdâ’yı Gül hızında gördük yâ Resûlallah! Merhametin bir şelale misali, Yayılıyor nurlu hâle misali. Elvan çiçekleri jale misali Gül özünde gördük yâ Res...
Gedâ gelen sultan olur, Pişer gönül meclisinde. Nice ârif mihman olur, Yaşar gönül meclisinde.
