Ramazan’a erdik, elhamdülillah. Şimdi bu takva mektebinden istifade zamanıdır. Oruç, sahur, iftar, infak, tefekkür, teravih ve en önemlisi Kur’an tilaveti ile affedilenler zümresine dâhil olmaya çalışacağız. Bu senede bir kez gelen bir fırsat demidir. İnsanın ise fırsatları kaçırmakta üstüne yoktur. Üzerimize buram buram yağan bir rahmet yağmuru daha kaç kez gelecek? İşimizden geri kalmadan bu yağmurdan istifade etmeye çalışmazsak bir daha ne zaman benzer bir fırsatı yakalayacağız?
Ramazan’ın akışına tabi olsak ne güzel olur. Beş vakit namazlarımıza ailecek iştirak ettiğimiz teravihleri eklesek, canımız Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Hz. Cibril ile her Ramazan yaptığı Kur’an mukabelesini hatırlayıp Ramazan’ın her günü Kur’an’dan nasibimizi arasak… Fitremiz, zekâtımız ve sadakalarımız ile maddi infakımızı; tebessüm, hal hatır sormak ve kalbi kırıkları hoş etmekle mânevi infakımızı ihmal etmesek… Gelip geçecek bu ganimet deminin arkasından “ah keşke” demesek…
Ramazan bir takvâ mektebidir. Bu mektepte aşk ve heyecan ile dini yaşama talimi yapılır. Dinin dirilten çağrısını bütün derinliğiyle tecrübe edeceğimiz bu zaman dilimi hayatımızı Ramazan kılmanın ve son nefeste bayram etmenin en güzel vesilesidir. Ayette Rabbimiz orucun nihai maksadının takvâ olduğunu bildiriyor. Takvâ imanı aşk ile yaşama disiplinidir; içimizdeki karanlık taraftan akleden kalbe, nefsin hazlarından ruhun hazlarına terfi ediştir.
Ramazan Kur’ân ayıdır. Kur’an’ın Ramazan’da indirildiğine ilişkin ayet bu mübarek kitabın hidayet ve rehberlik kaynağı olduğunu ifade eder. Oruçla takvâya ermek için Kur’an’ın hidayet ve rehberliğine ihtiyacımız var. Ramazan, Kur’an ile ülfetimizin artmasına vesile olacak bir berekettir. O ülfet bizi sonsuza doğru bir kemâlât yolculuğuna muvaffak kılar, Kur’an deryasında kulaç attıkça mesafe kat eder, öğrenilen ve yaşanan her ayetle inkişaf ederiz.
Kur’an ile ülfet sadece bir zihin ameliyesi değildir. “Onlar Kur’an’ı tedebbür etmiyor, inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde üst üste kilitleri mi var?” (Muhammed, 24) ayeti asıl olanın vahyin kalp ile buluşması gerektiğini ifade ediyor. Kalbin üzerindeki kilitleri kaldırmak ise anlamak ve bilmekten öte yaşamayı ve tatbik etmeyi zorunlu kılıyor. Yaşanmayan ve ciddiye alınmayan Kur’an muhatabını hüsrana uğratır.
Kur’an’dan çıkartılacak en güzel hayatı Peygamber Efendimiz ve maiyetindekiler bizzat yaşamışlar ve sonradan gelen bizlere iki dünyada kurtuluşun vesilesi bir hayat tarzı olarak emanet etmişlerdir. Kur’an’la ülfet, Kur’an kalbine indirilen Peygamber Efendimiz’in yaşadığı hayatı en ince ayrıntısına kadar tatbik etme gayretine girmek demektir. Kur’an’la Ramazan’da buluşmalarımız bu mânâda Kur’an’ın filli tefsiri sünneti tatbik etme ve yaşama çabasıdır.
Ramazan Kur’an’la hepimizin kurması gereken ülfeti kurduracak ve kolaylaştıracak bir rahmet iklimidir. Rabbimiz kıymetini bilmeyi nasip etsin. Bu his ve düşüncelerle mübarek Ramazan ayınızı, bin geceden hayırlı Leyle-i Kadri’nizi ve akabinde erişeceğimiz bayramınızı tebrik ediyor, bu kutlu zamanların hepimiz hakkında hayırlara vesile olmasını niyaz ediyoruz. Bir sonraki sayımızda görüşmek temennisiyle Allah’a emanet olunuz.
YORUMLAR