Sûr Sahibi İzin Bekliyor

Trabzon’un 1916 yılında Rus işgali sırasında bölgenin âlimlerinden İbrahim Cûdi Efendi “Der Mesaib-i Harbi Umumi/1. Dünya Savaşı’nın Belâları Hakkında” başlıklı bir şiir kaleme almış. Şiirin her kıtanın sonunda tekrar eden bir beyti vardır ki diğerlerini unutturmuş, âzâde mısra gibi meşhur olmuş: “Yâ seyyide’l-verâ kum, kad kâmeti’l-kıyame-Ey Âlemlerin Efendisi kalk, başımıza kıyamet kopuyor.”

Kıyamet, 400’e yakın âyette tasviri yapılan dehşetli bir sondur. Kur’ân’ımızın son kırk sayfasında yer alan elliye yakın surenin ortak ana konusu kıyamettir denebilir. Dünya hayatını bitirecek, herkesin ve her şeyin sonunu getirecek, diğer taraftan da hiç bitmeyecek bir hayatı başlatacak bu hadise bir iman umdesidir. Peygamberimiz ve beraberindekiler hayatlarını, olacağı kesin bu hadisenin gölgesinde yaşamışlardır.

Kıyametin gölgesinde yaşamak demek, öncelikle küçük kıyamet olan ölümü hayatımıza kardeş yapmak, sonrasında ise sûra üflemekle başlayacak büyük yok oluşun tefekkürü ile hayata nizam vermektir. Niye mahzun olduğunu soranlara Rasûlullah Efendimiz sallallâhu aleyhi sellem: “Nasıl zevk ve neşe içinde olurum, sûr sahibi boruyu ağzına almış, ne zaman üfürmesi emredilecek diye izin bekliyor” buyurmuştu. (Tirmizî, Kıyamet, 9)

Modern cahiliyede yaşıyoruz. Her geçen gün cehalet daha da koyulaşıyor. İnsan azgınlıkta seleflerini fersah fersah geçti. Helâk edilen kavimlerin günahları çağdaşlığın ve modernliğin normaline dönüştü. İnsan, şeytan ve avenesinin açtığı savaşın bütün cephelerinde hezimet yaşıyor. Toprağın altının üstünden hayırlı olduğu bu günlerin dehşetinden, iki cihanda ümidimiz Peygamberimize iltica ediyoruz.

Peygamberimize sesleniş kendi mesuliyetimizi yok saymak değil, aksine O’nun hayat tarzını başımıza taç yapma teklifidir. İnsanlığın maddi ve mânevî kurtuluşu O’nun sünnetine yapışmaktan geçiyor. İnsanın kendi eliyle açtığı ifsad projesinin nehyi ve ıslâhı sadece O’nunla mümkündür. Dolayısıyla O’nu tanımadan, anlamadan ve hayatına göre yaşamadan üzerimize kopan kıyametten felâh bulamayacağız. Sünneti bir hayat tarzı olarak takdim, teklif ve temsili şu kıyamet ahvalindeki en mühim vazifedir.

“Sûr sahibi boruyu ağzına almış, ne zaman üfürmesi emredilecek diye izin bekliyor” ifadesi sahabe efendilerimize pek ağır gelmişti. O zaman Peygamber Efendimiz: “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir (Âli İmran, 3/173) deyiniz” buyurdular. Bu sayımız kıyameti andıran manzaralar karşısındaki vazifelerimizi hatırlayalım ve nebevî bir tevekkülle ifâsına muvaffak olalım duasıyla hazırlandı.

*

Geçtiğimiz ay sonunda Ankara’da temsilciler toplantımızın ilkini gerçekleştirdik. Hacıbayram şubemizin açılışı vesilesiyle buluştuğumuz dostlarımızla, dergimizin yeni abone dönemini konuştuk. Toplantımızı civarında yaptığımız Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerinden mülhem “iki cihan âresindeki şârımız” dergimiz her eve girsin diye temennide bulunduk. Kırk yıla yakındır ihya faaliyeti yapan, yaparken de yayıncısını, yazarını, temsilcisini ve okuyucusunu ihya eden bu bereketli “şâr” kıyamete kadar devam eder inşallah. Bu dua ve hissiyatla sizi dergimizle baş başa bırakıyor, sonraki sayımızda buluşuncaya kadar Allah’a emanet ediyoruz.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle