Türkiye Dindarlık Raporu: Dindarız Ama Biraz Kafa Karışık mı Acaba?

Türkiye’de inanç ve dindarlık raporu sahada bulunan inanç ve dindarlık seviyelerinin, algı araştırmasına katılan bireylerin tahmin seviyelerinden daha yüksek olduğunu gösteriyor. Genel bır tespit olarak paylaşılan tahsil düzeyi arttıkça dindarlığın azalması gerçeğinin altını çizen araştırma diğer taraftan toplumun genelinin laikliğin dini yaşamaya engel olmadığı şeklinde bir kanaate sahip olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz Mart ayında Sayılarla Türkiye’de İnanç ve Dindarlık (TİDA) isminde bir rapor yayınlandı. Rapor Türkiye’de Allah inancı ile ilgili bulgular yanında namaz kılma, oruç tutma, başörtüsü takma gibi ibadetlerin ifasıyla ilgili de bilgiler veriyor. Yaş, eğitim, coğrafi dağılım vb. değişkenlerin yer aldığı rapor anket/saha çalışmasına dayanıyor.

Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsü (International Institute of Islamic Thought [IIIT]) ve Mahya Yayınları tarafından başlatılıp desteklenen araştırma Dr. Zübeyir Nişancı yürütücülüğünde, Dr. Önder Küçükural danışmanlığında ve Muhammed H. Alboğa koordinatörlüğündeki bir ekip tarafından yürütüldü.

Raporun saha çalışması Aralık 2021 ve Mayıs 2022 tarihleri arasında 12 bölgede (35 il) kır ve kent nüfusunu orantısal olarak kapsayacak şekilde 18 yaş ve üzeri 1.942 kişiden raslantısal örneklem yöntemleri ile toplanmış veriler kullanılarak yapılmış.

Ana hatlarıyla rapor; dini inanç, tutum ve davranışların farklı boyutlarının toplam yetişkin nüfus içerisinde cinsiyete, yaş gruplarına, eğitim seviyesine, yerleşim yerlerine ve coğrafi bölgelere göre dağılımını grafikler, tablolar ve haritalar aracılığı ile açıklıyor.

 

Toplum Dinden Uzaklaşıyor mu?

Hepimizin aklındaki ilk soru “Toplumumuz dindarlaşıyor mu yoksa dinden uzaklaşıyor mu?” Raporun sonuç kısmında özet olarak böyle bir çıkarım yapmak için önceki yıllara ait yapılmış bir çalışmaların olması gerektiği, böyle bir çalışma da mevcut olmadığı için bir kıyas yapılamayacağını söyleniyor.

Raporda Türkiye'de dindarlık güçlü mü sorusunun cevabı da şöyle veriliyor: “Araştırma verilerine genel olarak bakıldığında, sahada bulunan inanç ve dindarlık seviyelerinin, algı araştırmasına katılan bireylerin tahmin seviyelerinden daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu bulgudan hareketle, Türkiye genelinde dini inanç ve pratiklerin yaygınlık seviyesinin algılanan seviyeden daha yüksek olduğu söylenebilmektedir.”

Türkiye'de algılanan veya tahmin edilen dindarlık seviyelerinin sahada elde edilen sonuçlardan daha düşük olma sebeplerinden birisi, tahmin yapanların Türkiye'deki dindarlık seviyelerini çoğunlukla medya üzerinden yaptıkları gözlemler üzerinden değerlendirmeleri olabilir.

İnançsızlık Tahmin Edildiği Kadar Yüksek Değil

Toplumun % 94 oranında çoğunluğu inançlı; inançsızlık % 6 civarında. Allah inancı olmayanların toplam nüfusa oranının % 5,7 olduğu görüldü. Bunun % 1,5'i ateistleri içerirken % 2,5'si ise agnostiklerden oluşuyor. Geriye kalanların % 1,7 ise deizme yakın olduğu varsayılıyor. Dolayısıyla Türkiye genelinde deizmin yaygınlık oranının % 2'den daha az olduğu gözlendi.

“Ateizm, Deizm artıyor, gençler inançsızlığa sürükleniyor.” şeklindeki tespitlerin abartılı olduğunu bu rapora göre söylemek mümkün. Yaklaşık  %20 civarı tahmin edilen inançsızlık oranı %6 civarında kalmış görünüyor.

Çoğunluk Kendini Dindar Olarak Görüyor

Katılımcıların yarısından fazlası %62 "dindar" ya da "çok dindar" olduklarını ifade etti. Bunun aksine "hiç dindar değilim" veya "dindar değilim" ifadesini seçen katılımcıların oranı %14 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların geriye kalanı ise %24 ne dindar olduklarını ne de olmadıklarını belirtti. Bu sonuçlara göre, Türkiye'de yaşayan bireylerin yarısından fazlası -diğer bir ifade ile yaklaşık üçte ikisi- kendilerini bir şekilde dindar olarak görüyor.

Tahsil Dindarlığı Azaltıyor

Grafik 2

Rapora göre inançsızların oranı en yüksek, sırasıyla, yüksek lisans veya doktora mezunu grubunda %18 ve üniversite öğrencileri %13 arasında.;

Buna göre, yüksek lisans veya doktora mezunlarının %18'i "Allah inancı olmadığını" belirtirken; %82'si "Allah'a inandığını" bildirdi.

Buna ek olarak, üniversite öğrencilerinin %13'ü "Allah'a inanmadığını" ifade ederken %87'si "Allah'a inandığını" belirtti.

Üniversite öğrencileri arasında ise inançsızlık oranı % 13 olarak gözüküyor.

Raporun bir başka bölümü olan dindarlık algısında da buna benzer bir durum var. Kendini dindar olarak görenlerin oranı eğitim seviyesi arttıkça azalıyor. Okur yazar olmayan katılımcılarda "dindar" veya "çok dindar" olduklarını ifade edenlerin oranı % 88 iken; yüksek lisans veya doktora mezunlarının % 23'ü ve üniversite mezunlarının % 22'si "dindar olmadıklarını" veya "hiç dindar olmadıklarını" belirtiyor. Buna paralel olarak eğitim seviyesi arttıkça oruç tutma ve namaz kılma sıklığı da azalıyor.

Namaz Kılma %39 Oruç Tutma %75

Türkiye'de bireylerin kendini en yakın hissettiği kimlik Müslüman kimliği. Katılımcıların çoğu % 80 kendisini Müslüman kimliğine en yakın hissettiğini belirtti. Kendini Müslüman kimliğine uzak hissettiğini belirten katılımcı oranı sadece % 9.

Türkiye'de yetişkin bireyler arasında sık sık ya da her zaman, yani düzenli olarak, beş vakit namaz kılanların oranı % 39, "Ara sıra namaz kılan" katılımcıların oranı ise % 20 olarak gerçekleşti.  Bu oran 65 ve üstü yaş grubunda % 68'e çıkarken, 18-24 yaş grubunda % 20'ye kadar azalıyor.

Toplumun dörtte üçü  %75 ramazan aylarında düzenli olarak oruç tuttuğunu belirtiyor. Buna karşılık, "hiçbir zaman" oruç tutmadığını veya "nadiren" oruç tuttuğunu belirten katılımcıların oranı % 16. Türkiye'de ramazan ayında "ara sıra" oruç tuttuğunu dile getirenlerin oranı ise % 9.

Üniversite öğrencileri kendilerini Müslümanlık, Sünnilik, dindarlık ve muhafazakârlıktan en uzak gören grup olurken diğer taraftan bu grup feminizme ve LGBT+ hakları savunuculuğuna da kendilerini yakın hissediyor. Kendini deizme en yakın hissedenler üniversite öğrencileri, ateizme en yakın olanlar yüksek lisans ve doktora eğitimi görmüş olanlar. Eğitim seviyesi arttıkça seküler kimliklere yakınlık artıyor.

Laik Bir Ülkede Din Rahatlıkla Yaşanır mı?

Katılımcıların % 73'ü "Laik bir ülkede dinin rahatlıkla yaşanabileceğini düşünüyorum" ifadesine "katıldığını" veya "kesinlikle katıldığını" ifade etti. Bu ifadeyi "katılmıyorum" veya "kesinlikle katılmıyorum" olarak cevaplayan katılımcı oranı ise sadece % 13. Geriye kalan % 14'lük oran ise bu fikre "ne katıldığını ne de katılmadığını" belirtti. Buradan yola çıkarak Türkiye genelinde laik bir ülkede de dinin rahatlıkla yaşanabileceğine dair bir uzlaşı olduğu görülüyor.

Kafalar Karışık mı Biraz?

Raporda katılımcıların aşağıdaki iki soruya verdikleri cevabın sonuçları birbiriyle çelişen bir görünüm arz ediyor. Bu durumda iki ihtimal var. Toplumdaki bu çelişkinin kaynakları üzerine düşünmek mi gerekir, yoksa araştırma sorularının katılımcıların kafalarını karıştırdığına mı hükmetmek gerekir.

Grafik 7

Katılımcıların yaklaşık yarısı (% 47) "Devletin dini bir kimliği olması gerektiğini düşünüyorum" ifadesine "katılmadığını" veya "kesinlikle katılmadığını" dile getirdi. Bu ifadeye katılanların oranı % 38 iken, "ne katılıyorum ne katılmıyorum" şeklinde cevap verenlerin oranı % 15.

Diğer taraftan katılımcıların yaklaşık yarısı (% 47) "Anayasadaki hiçbir madde Kur'an ile çelişmemelidir" ifadesine "katıldığını" veya "kesinlikle katıldığını" belirtirken, buna "katılmayanların" veya "kesinlikle katılmayanların" oranı % 33 olarak kaydedildi. Katılımcıların % 21'i ise bu ifadeye "ne katıldığını ne de katılmadığını" belirtti.

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle