Hayâ, Allah’tan korkarak günahlardan kaçınmaktır. Edep, toplumda kabul görmüş güzel davranışlardır. Ahlak ise insanın manevi derecesine göre iyi veya kötü olarak ortaya çıkan karakteristik özelliğidir.
Hayâ kelimesi, Allah’ın isimlerinden birisi El Hay’dan gelmektedir. Hayâ, Allah’tan korkarak ve ondan çekinerek günahları terk etmektir. El Hay olan hayat veren Allah’tan çekinip nefis ve şeytanla harp edersen hayâ seni Allah’a kul olmaya iletir, Allah’a kavuşturur. El Hay olanı tercih edersin ve hayatını ona teslim edersin. Hayâ işte bu denli güzel ve muazzamdır. “Hayâ imandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayasızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..” (1) “Hayâ ve îman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!” (2) İman İslam kervanına katılmaktır. Hayâ ise imandandır. Hayâ ile İslam kervanına katılırsın. Diyebiliriz ki hayâ İslamlaşmanın temel şartıdır çünkü Allah’ı tek ilah kabul etmek İslam’ın şartlarındandır. Hayâ, Allah’tan korkarak günahlardan kaçmaktır. Allah’ı tek ilah ve güç olarak kabul edip Allah’ı kaybetmekten korkup günahlardan ve Allah’ın yasakladığı her şeyden kaçan İslam’ı bulmuş olmaz mı? Çünkü İslam’ın en baş şartı olan Allah’tan başka ilah yoktur hükmünü hayatına almışsındır. Hayâ sadece iffetle olmaz, mümin her amelinde hayâyı muhafaza eder. Allah’ın sevdiği işleri yapar ve Allah’ın sevmediği, hakir gördüğü davranışları ve amelleri terk eder.
Allah’a kulluk yolunda diğer bir önemli vazife Edip’tir. Edep, müminde bulunması gereken en güzel özelliktir. Bütün peygamberlerin hayatında edep vardır. Her şey bir edep ve tertip üzerine kuruludur. İbadette bile edep vardır. Bundan dolayı edep çok önemlidir. İşte bu hakikate işaretle Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur: “Aklım kalbime sordu:
–Din nedir?
Kalbim de aklımın kulağına eğildi ve fısıldayarak:
«–Din, edepten ibarettir!» dedi.” (3) İslam güzeldir ve müminde güzele taliptir. İslam ve iman ile güzelliğe ulaşır. Mümin İslam ve iman ile güzelleşir. O güzeller güzeli ve âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Efendimizi (SAV) örnek alır. Mümin Allah’a ulaşmayı ister. Ve Allah’a ulaşmayı isteyen ise insanlarla ve mahlûkatla iyi geçinendir. Sadece insan ve mahlûkatla iyi geçinen değil zamanla, azalarıyla ve dahi bil cümle her şeyle iyi geçinendir. Ebû Bekir Verrâk Hazretleri şöyle der:
"Edep:
Konuştuğun zaman dilini korumak,
Yalnız kaldığın zaman kalbini korumak,
Dışarıya çıktığın zaman gözünü korumak,
Yediğin zaman boğazını korumak,
Uzattığın zaman elini korumak,
Yürüdüğün zaman ayağını korumak ve
Bütün işlerinde vaktini korumaktır.
Eğer biz kendimizi Allah için korursak ve her şeyimizi Allah’a göre ayarlarsak kurtuluşa ereriz. Edep toplumdan topluma değişir. Bizler İslam’ın istediği edep ile yaşamalıyız, yaşatmalıyız. Çünkü edeplerin en güzeli Kuran edebi ve peygamberlerin edebidir. Kurandan daha edepli bir yaratılmış yoktur. Peygamberler kadar edepli insan yoktur. Kur’an-ı Kerim hep güzel ahlakı, merhameti ve iyi davranışları salık verir. Bize bu kadar güzelliği öğütleyen ve emreden kitap nasıl olurda edepsiz olabilir? Peygamberler, Kur’an ve Allah’ın diğer kitaplarında geçen güzellikleri yaşamak ve yaşatmak üzere indirilmiştir. Çünkü İslam ve Tevhid inancı yaşanmak üzere vardır. Allah’ın nizamını en iyi anlayan ve anlatanlar peygamberlerdir. “Rabbimiz! Onlara içlerinden bir peygamber gönder de, onlara senin âyetlerini okusun, kitap ve hikmeti öğretsin ve onları günahlardan arındırıp tertemiz yapsın. Muhakkak ki, kudretine karşı gelinmeyen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olan ancak sensin.” (4) Peygamberler Allah ile kullar arasında muhteşem bir köprüdür. Kim o köprüyü yıkarsa yani peygamberlere kulak tıkarsa işte o hüsrana uğrar. Kim de o köprüye yönelirse yani peygamberlere tabi olursa o da kurtuluşa erer. Peygamberler hep kullar Allah’a ulaşsın isterler ve o yönde dua ederler, o yönde yaşarlar. Dolayısıyla peygamber edebi ile süslenmeliyiz. Peygamberler elbet Allah’ın nizamını yaşamak ve yaşatmak ister ve Allah’ın yarattığı bütün güzel hasletler yaşansın ve yaşatılsın diye vardır.
Ahlak, Allah’a kulluk yolunda en önemli vazifelerden birisidir. Ahlak, müminin hayatıdır. Hayatın, tamamından koca bir kesittir. Ahlak hayatın kendisidir. Hayata dair bir ipucudur. Ahlakını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diyebiliriz. Allah’la birlikte isen Allah’ı hayatına taşırsın, hayatında Allah rızası, sevgisi ve zikri vardır. Ahlak aslında senin yaşantındır ve yaşantın hakkında bir ipucudur. Allah ile beraber oluyorsan ve Allah ile beraber olmak için çabalıyorsan ahlakında Allah ile beraberlik alametleri olur. Çünkü insan inandığı şekilde yaşar. İnandığın Allah ise her şeyde Allah’a ulaşmayı ve bulmayı istersin. İşte bundan dolayı hayatına Allah’ı alırsın. Mümin İslam ahlakı ile ahlaklanmalı, İslam’ı hayatının merkezine almalı ve hatta merkez bile uzak olur. İslam’ı hayatın kendisi yapmalı. Ancak o zaman kurtulur. Hayatımız İslam olmalı, İslamsız yaşanmayacağını hissetmelidir. İslam çok muhteşem ve muazzamdır. İslam ahlakı ile ahlaklanırsan ve Allah rızası için ne yaparsan sana rahmet vardır. Çünkü Ahlakın İslam olduğunda aslında sen ne yaparsan yap hep Allah ve İslam için yaparsın. İnsanları Allah için seversin, mahlûkata Allah için iyi davranırsın, Allah’ın rızasını ararsın ve en önemlisi imanını korumak için çabalarsın. Mümin hayâ sahibi, edepli ve İslam ahlakına sahip olmalıdır. Mümin Allah’a iki cihanda tertemiz ulaşmak ister. Hiç değilse o yolda çabalar. Yani Kulluğa yaraşır bir şekilde yaşamak ve o şekilde can vermek ister. Bu da kulluğa ulaşmak demektir. Ve kulluğa ulaşan Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşanda kulluğa erişir. Ve kulluğa erişende kurtuluşa erer.
1) (Buhârî, Îmân, 16)
2) (Taberânî, Evsat, VIII, 174; Beyhakî, Şuab, VI, 140; Buhârî, Edeb, No: 1313)
3) (Hazreti Mevlana’dan güzel sözler)
4) (Hazreti Ebubekir Verrak’dan güzel tavsiyeler)
Nesrin Çelik
YORUMLAR