Normal, norm (ilke, kural, standart) olarak kabul edilen; anormal ise normdan saptığı için dışlanan, aykırı ve kural dışı görülendir. Normun tespiti aynı zamanda anormalin de tespiti anlamına geldiği için tarih boyunca normu neyin belirlediği hep tartışma konusu olmuştur. Anormal oldukları halde normal görülmek isteyenler her dönem normun belirleyicisi olan fıtrat, din, hukuk, gelenek, örf gibi kurumları hedef almışlar, normu kendi hevâ ve heveslerine göre tarif etmek istemişlerdir.
Zamanımızda normun tarifi kavgası, Allah’ın sınırları dâhilinde yaşamak isteyenlerle sapkın cinsel yönelimlere sahip olanlar arasında yaşanıyor. Çağdaş anormaller tarihte olduğu gibi bugün de kendi düşünüş, tarz ve yaklaşımlarının normalleşmesini amaçlayan bir güç mücadelesi veriyorlar. Gayeleri tabiî ve fıtrî olanın dışındaki sapkın hayat tarzlarını sosyal, kültürel ve ekonomik yönleri ile tercih edilebilir bir noktaya getirmek, ahlâksızlık ve iffetsizliği norma dönüştürerek sıradanlaştırmaktır.
Yüzden Fazla Sapık Kimlik
Eşcinsellik ve türevlerinin özellikle genç kuşaklar nezdinde normal hayat tarzları olarak algılanması çabalarına LGBT+ aktivizmi denmektedir. 1960’lı yıllardan itibaren görünür olma ve toplumsal meşruiyet kazanma çabası ile öne çıkan bu hareket 2000’li yıllardan itibaren eşit haklar mücadelesi adı altında siyasallaşmış, 2015’ten itibaren ABD’nin bütün eyaletlerinde eşcinsel evlilikleri yasal hale getirecek bir nüfuz alanına erişmiştir.
Eşcinsel hareketin Türkiye’de aldığı mesafe, LGBT+ şeklindeki nitelemenin neredeyse herkes tarafından kullanılır hale gelmesi ile anlaşılabilir. Dört farklı sözde cinsel kimliği ifade eden bu kavrama son dönemde + işaretinin eklenmesi sapkın cinsel tercihlerin bir yerde durmayacağını göstermektedir. Bu sapkın hareket Allah’ın erkek ve kadın olarak yarattığı insan cinsiyetinin bu tasnife sığmadığını iddia etmekte ve içerisinde pedofili gibi insan haysiyetinin kabul edemeyeceği yüzden fazla yeni sapıklık tarifi yapmaktadır. Fıtrata aykırı tercihlerini normalleştirmek için özgürlüğü bir maske olarak kullanan bu lobi eşref-i mahlûkat olan insana en büyük kötülüğü onu sözde cinsel kimliklere indirgeyerek yapmaktadır.
Ferdi tercihleri aşıp sapkınlığın umumileşmesi için çalışan eşcinsel aktivizmi gayesine ulaşmak için birçok strateji izlemekte, bu stratejilerini de ait olduğu sosyo kültürel muhite göre farklılaştırmaktadır. Mesela söz konusu aktivizmin en başarılı olduğu Anglosakson ülkelerde eşcinsel evliliklerin yasallaşması ve ardından siyasi temsilci seçtirmek çabası verilirken, daha az tesir sahasına sahip Müslüman ülkelerde görünürlüğün artırılmasına öncelik verilmektedir. Görünürlük hedefli strateji, ferdi tercihleri günah kategorisinde değerlendirilecek insanları sapkınlığın savunucusu ve çığırtkanı yapma amacı gütmektedir.
Tarif Eden Kazanır
Sapkın hayat tarzlarının görünürlük kazanması ve bu şekilde normalin yeniden tanımlanmasına yönelik stratejinin en önemli ayağı dil ve söylem üretme çabası ile ortaya çıkmaktadır. Maksat; kullanılan sembol, işaret ve söylemlerle kamuoyunda olumlu bir imaj oluşturmaktır. Sapkın tercihler; aşk, sevgi, insan hakları, özgürlük ve onur gibi kavramlar üzerinden meşrulaştırılırken, fıtrî ve tabiî olanı savunarak bu tercihlerin çığırtkanlığına karşı çıkanlar özgürlük düşmanı, homofobik, nefret eylemcisi gibi yaftalarla sindirilmeye çalışılmaktadır. Özellikle eğlence dünyasındaki eşcinsellerin duruş ve söylemleri yaldızlanarak örnek gösterilmekte, karşı duruş sergileyen muhalifler ise yok sayılmakta ya da karalanmaktadır. Bilişim teknolojileri marifeti ile popülerlik kazanan sosyal medya mecraları bu stratejinin yürütülmesi noktasında hayati işlev görmektedir.
Eşcinsel lobisinin etkisi, medya ve eğlence sektöründe kullanıcıların tercihlerinin büyük veri yardımıyla izlendiği dijital platformlarla artmıştır. Bu platformların sunduğu kuralsız ve denetimsiz içerikler gayrimeşru hayat tarzlarının yayılmasına, sapkınlık ve kötülüğün topluma karabasan gibi çökmesine hizmet etmektedir. Yeni medya araçları ve dijital platformların sahipleri üretim ve yayında LGBT+ sapkınlığını adeta ön şart olarak dayatmaktadır. Bunlardan Türkiye’de yeni faaliyete geçen bir tanesi üreteceği içeriklerdeki karakterlerin en az yarısının LGBT+ rollerine sahip olacağını açıklamıştır. Bilinçli bir politika ile yürütülen bu sapkınlık dayatmasına karşı çıkan kim olursa olsun özgürlük düşmanı olarak suçlanmakta, karşı duran işletmelere boykot uygulanmaktadır.
Özgürlük Çığırtkanlığı
Sözde “onur” yürüyüşleri de sapkın eşcinsel hareketin görünürlük kazanma çabasında önemli bir yere sahiptir. Genellikle polis şiddeti, sergilenen pankartlar ve atılan sloganlarla hatırlanan bu yürüyüşler mensuplarına “cinsel kimliğinden onur duymak ve bunu utanmadan teşhir etmek” şeklinde bir gayeyi benimsetmeye matuftur. Yürüyüşün öncesinde ve sonrasında kamuoyunda çıkan tartışmalarda gözlemlenen özgürlük ve insan hakları vurguları hareketin dil ve söylemini yaygınlaştırması açısından fırsat olarak kullanılmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan eşcinsellik aktivizmine muhalif olanlar doğrudan “homofobik-eşcinsel düşmanı” olarak etiketlenerek itibarsızlaştırılmakta, normal, fıtrî ve tabiî olanı savunanlar yıldırıcı bir çığırtkanlık ile sindirilmek istenmektedir.
Eşcinsel aktivizmine özgü bir dil ve söylem üretiminde yararlanılan diğer bir yol sanat, siyaset ya da iş dünyasından meşhurların vitrine çıkarılmasıdır. Örneğin eşcinsel olmaktan onur duyduğunu ve bu özelliğinin Tanrı’nın kendisine verdiği en büyük hediye olduğunu ifade eden Apple’ın CEO’su gibi tipler herhangi bir norm tanımayan “özgür” duruşları ile söz konusu aktivizmin rol modelleri olarak öne çıkarılmaktadır. Yine diziler, sinema filmleri ve reklam kampanyalarında çok zaman sempatik ve şirin görünümlerle yer verilen eşcinsel karakterlere de bu gözle bakılabilir. Rol modeller, semboller, sloganlar ve işaretlerle oluşturulan dil; aşk, sevgi, özgürlük, onur ve insan hakları gibi kavramların reklamcılık, sinema endüstrisi ve medyada belirli kalıplarla ele alınmasını sağlamakta, bu şekilde kendisi olmak ve kendisini gerçekleştirmek gibi müphem ideallerin büyüsü altındaki genç kuşaklar sapkınlığın karanlık dünyasına çekilmeye çalışılmaktadır.
Ekonomi: Masada Değilsen Menüdesin
Sürecin ekonomi ayağında ise “masada değilseniz menüdesinizdir” anlayışıyla hareket eden eşcinsel lobisinin alım gücü, işletmeleri ve insan kaynağı ile etkin bir baskı grubu olma mücadelesi yatmaktadır. Pembe turizm, sertifikalı eşcinsel dostu işletmeler, sapkın hayat tarzlarının her fırsatta reklamını yapan ünlüler, moda ve tasarım gibi sektörlerdeki eşcinsel yeteneklerin baskınlığı söz konusu lobinin ekonomik etkinliğini artırma mücadelesinin bileşenleridir. Sınırsız ve hadsiz tüketimin norm olduğu kapitalist dünyada güç olmanın, bir diğer ifadesi ile menüde değil masada olmanın yolunun alım gücü yüksek “niş” bir müşteri grubuna dönüşmek ve böylece baskı gücüne erişmek olduğunun farkındaki eşcinsel lobi özellikle ABD’de varlıklı eşcinsellerin bu statüsünü küresel bir boyuta taşımak istemektedir.
Eşcinsel lobisinin bir diğer etki sahası işletmelerin reklam kampanyaları ve sosyal sorumluluk kampanyaları kapsamında yapmış oldukları etkinliklerdir. Kadına şiddet gibi herkesin karşı çıkacağı bir söylem üzerinden oluşturulan mağduriyet algısı bu tür kampanyalarda sık rastlanan bir eşcinsel lobisi taktiğidir. Kamuoyunda bir taraftan mağduriyet algısı ile görünürlük düzeyi artırılmakta, diğer taraftan hedef işletmeler ve kurumlar üzerinde eşcinsel niş pazarının göz ardı edilmemesine ilişkin psikolojik baskı ortamı oluşturulmaktadır. Söz konusu kampanyalara katılmayı reddeden işletmelerin tıpkı bireyler gibi homofobik etiketi ile yaftalanması ve ürün ve hizmetlerine yönelik özellikle sosyal medyada boykot çağrıları yapılması eşcinsel aktivisti lobinin aldığı mesafeyi göstermektedir.
Küresel Taşeron
Eşcinsel aktivizmi tıpkı ekonomik küreselliğin mevcut siyasi hegemonyanın uzantısı olması gibi örgütlü güç haline geldiği Anglosakson ülkelerin kültürel normlarını ve değerlerini dayatan ithal ve köksüz bir illettir. İnsanların cinsel tercihleri ile sınıflandırılması ve kimliklerinin cinsel tercihleri üzerinden üretilmesi her şeyi bölen, ayrıştıran ve mikro yapılara dönüştüren küresel ve kapitalist siyasetin teşvik ettiği bir yabancılaşmadır. Bu yabancılaşma en başta insanın kendisi olmak üzere değerler ve toplumun nezdindeki normali değiştirmeyi amaçlayan, dolayısıyla sosyal dokuyu tahrip etme potansiyeli taşıyan sinsi bir girişimdir. Söz konusu hareket bu girişimle örgütlü küresel siyasetin ileri karakolu ya da taşeronu hükmündedir. Aileyi yıkma amaçlı bu girişime Rusya ve Sırbistan gibi ülkeler tarafından konan tepki biraz da bu rolde aranmalıdır.
Toplumu cinsel kimlikler paydasında tanımlamak ve buradan normal olmayan hayat tarzları üretmek ne dinimiz, ne örfümüz ne de güvenliğimiz açısından kabul edilecek bir şey değildir. Aile esastır. Eşcinsel lobisi aile düşmanı bir oluşumdur ve çocuklarımızı sapkın emellerine alet etmek için uğraşmaktadır. Söz konusu lobinin taleplerini masum ferdi talepler gibi değerlendirmek kimliğimiz ve geleceğimiz üzerine oynanan büyük oyunun farkına varmamak demektir.
Eşcinsel lobisi temelsiz, köksüz ve anormal taleplerini onur, sevgi ve özgürlük gibi kavramlarla pazarlayan ve fakat sapkınlık ve onursuzluğun savunucusu ve çığırtkanı bedbaht bir güruhtur. Bu güruhla mücadele küresel güç şebekelerinin tüketim odaklı hayat tarzları ve medya marifeti ile yürüttüğü siyasetten bağımsız ele alınmamalıdır. Hiçbir değer tanımamak, sonu nereye varacağı meçhul bireysel bir özgürlük söyleminin çığırtkanlığını yapmak ve insanları sapkın cinsel tercihleri ile tasnif etmek eşcinsel aktivizminin ötesinde küresel siyasetin yerel olana nüfuz etme ve dolayısıyla kendine dönüştürüp yok etme stratejisi olarak görülmelidir. Sosyal dokuya zarar verecek bu girişim, sonuçları uzun vadede ortaya çıkacak bir güvenlik sorunudur. Türkiye gibi bir derdi olanların, eşcinsel güruh vasıtası ile oynanan oyunun topla tüfekle işgalin yerini aldığını fark etmesi şarttır. Aksi takdirde ortaya çıkacak faturanın hesabı ne bu dünyada ne de öte dünyada verilemez.
YORUMLAR