Hocası Sâdeddîn Kaşgârî’nin “Öyle bir sevgiyle bağlan ki, bırakmak mümkün olmasın” dediği andan itibaren maneviyat yoluna giren ve sonrasında Nefehat-ül Üns gibi muhteşem bir eser kaleme alan Abdurrahman Cami Hz. bir kış mevsiminde yolculuk yaparken girişine geldiği köyde köpeklerin saldırısına uğramış. Yerden birkaç taş alıp köpekleri kovmaya niyetlenmiş, ama buz tutmuş taşları sökememiş. Bunun üzerine, “Bu nasıl köy, demiş; taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar.”
İyilik, doğruluk ve güzelliğe savaş açılan bir çağdayız, taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar. Kötülüğün efendileri sadece kötülüklerinin normalleşmesi için savaşmıyor, aynı zamanda iyileri iyilikleri ile mağdur bir hale düşürmeye çalışıyorlar. Kötünün şirretliği o kadar ayyuka çıkmış ki iyi artık iyiliği ile ortada olmaktan çekinir hale gelmiş. Bugün bir yol ayırımında olduğumuzu fark edelim: Ya aktif iyilik yolunu seçerek savaşacağız ya da değerlerimiz ve sahip çıkamadığımız nesillerimiz ile ortadan kaybolacağız.
Aktif iyilik yolunu seçmek, iyiliğin cazibesini artırma çabası vermektir. Aktif iyilik, iyiliği yapmakla kalmayıp, iyiliği yaymak ve iyilerin sayısını artırmak gayreti ile bilinmektir. Bu genişleme iradesi gösteren bir muhitle olur. İyilerin iyiliğini devam ettirecek ve iyiliği aktif kılacak muhitin iklimi ikaz ve nasihat iklimidir. İkaz iklimi birbirine sürekli hakkı ve sabrı tavsiye etme esasına dayanır. Asr Suresi’nde hüsrandan kurtulma ümidi olanların, iman ve amel-i salihleri yanında birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmeleri ne kadar dikkate şâyandır.
Dünyanın kıyamete doludizgin gittiği bir hengâmda tek mazeretimiz her ne hal olursa olsun ikazı bırakmamak, ikaz iklimini muhafaza etmektir. İkaz iklimi, uyanıklığın ve birbirini uyarmanın ve müslümanlıktan mü’minliğe, mü’minlikten müttaki ve muhsinliğe doğru sürekli yarışın norm olduğu bir iklimdir. Hayırda yarışmak hayrı korumak içindir. Hayrın rağbet edilen bir ufuk olması, hayrı önceleyenlerin ve hayırda yarışanların varlığı sayesindedir.
İkaz ve nasihat süreklilik gerektiren bir vazifedir. Muhatabının aklını ve durumunu dikkate alarak iyi, güzel ve doğruyu işaret eden, bunu sadece söz ile değil hali ile de göstermelidir. Gafletten uyandığını iddia edenin üzerinde uyanıklığın emareleri görülür. Uyandığı halde gözü uykuda olanın ya da uyuyana özenenin sözü tesir etmez. O yüzden uyananın yapacağı ilk iş uyanıklar arasına dâhil olmaktır, zira haller bulaşıcıdır.
Birbirlerini uyarmayan bir toplulukta hayır yoktur. İkaz ve nasihatin tesiri samimiyeti ve sürekliliğindedir. Sözü olan, derdi olan ve ikaza kabiliyeti olan dijital ve sanalda çoğalmalıdır. Sadece dıştaki değil içimizdeki kötülüğün de engellenmesini gerektiren bir vazife olarak emr-i bi’l-ma‘rûf ve nehyi ani’l-münkeri sanal ve dijitale taşımak zorundayız, çünkü buralar artık yalnızlaşan insanları bir araya getiren çağdaş Ukazlara dönüşmüştür. Bu sayımızda böyle bir hassasiyetin altını çizerek kimilerinin eylemekten, kimilerininse işitmekten yorgun düştüğü nasihat ve ikaz vazifesinden geri kalmamak gerektiğini hatırlatıyoruz. Umarız istifadeye medar olur. Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.
YORUMLAR