Ölünce Seni Kim Temize Çıkaracak?

Âlemlere Rahmet Efendimizin yanında bir cahiliye şairinin, şerefli olarak bilinmek için ne acılar çektiğini ifade eden bir beyti okununca “Cahiliyeden kimseyi merak etmem ama bu beytin sahibi ile tanışmak isterdim” buyurmuşlardı. Söz insanın neresinden çıkarsa gider muhatabının da orasını bulur. Kalbe tesir eden söze Kur’an’ımız beliğ söz adını verir. Sözün kalbi bulması için kalpten çıkması gerekir. Ama bazen kalpten çıkan söz muhatabın nasibi yoksa başka bir yeri bulur ve muhabbet doğuracağı yerde tam tersi gayz ve kini artırır.

Geçen ay bir dizinin reklam spotu olarak tasarlanan “ölünce seni kim yıkayacak?” sözü çok konuşuldu. Gerçekte insânî bir duruma işaret eden bu söz kimilerinin kalbini buldu, kimilerinin ise nefretini artırdı. Zincirlikuyu Mezarlığı’nın girişindeki “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetine tahammül edemeyenler güruhu bu sözden de incindi(!). Hakikatten incinene kimin ne dese fayda etmeyeceği bir kez daha ortaya çıktı. Ama hakikati bilenler birileri incinecek diye hakikati eğemez, bükemez ve biçemez. Onlar hakikati incitmekten korktukları için sözlerini Kur’an’ın kerim, beliğ, leyyin, sedid, tayyip, meysur, maruf ölçüleri ile söylemeye devam ederler.

Biz “ölünce seni kim yıkayacak” mesajını sevdik, çünkü ölünce bizi kimin yıkayacağı mühimdir. Rasûlullah Efendimiz Hz. Ali radıyallahu anh’a “Vefat ettiğim zaman beni sen yıka” diye vasiyet etmişlerdi. Hz. Ali yakınları ile birlikte Peygamberimizin mübarek naaşını yıkarken ortalığı mis gibi bir koku kaplamış, öyle ki o aziz gassal “Anam babam sana feda olsun Ya Rasûlullah! Hayatında da, vefatında da temizsin, güzelsin” demekten kendini alamamıştı. Ölünce bizi maddi olarak kimin temizlediği şüphesiz mühim ama daha mühimi ölünce bizi kimin tebrie edeceği, kimin tezkiye edeceği, hakkımızda kimin, nasıl bir şahitlik yapacağı meselesidir.

Ölünce bizi, kim nasıl anacak? Arkamızdan nasıl bir nam bırakacağız? Doğrusu istisnalar hariç arkamızdan gelecek sözler birkaç cümleden fazla olmayacak. “İyi insandı” kaç kelimedir ki? Ya “yaramazdı”? Koskoca bir ömrün böyle bir iki kelime ile geçiştirilmesi insanın akıbetine dair nasıl bir dramdır, tarif edebilen beri gelsin. Ama daha acısı bu dramı hissettiği halde insanın arkasından söylenecek sözlerin neler olacağını önemsememesidir. Çünkü o sözler belki de ebedi saadet ya da azabın hüküm cümleleri olacaktır.

Ölünce arkamızdan bizi kimin, nasıl anacağı, hepimizin gündeminde olması gereken bir endişedir. Ne yapıp edip, güzelliklerimizi ve iyiliklerimizi artırmamız ve bunlara güzel insanları şahit tutmamız gerekiyor. Şahitlikleri muteber sâlihlerin gidenler hakkındaki şahitlikleri ya kurtuluş vesilesi olacak, ya da hafazanallah, tam tersi; güzel insanların hakikati incitmemek adına söyledikleri sözler ya da suskunlukları “vecebet” hükmü ile ebedi bedbahtlığa götürecek. Kapak konumuz işte bu hakikate dikkat çekiyor. Rabbimizden arkamızdan hayırla anılacak işler yapmaya muvaffak kılmasını niyaz ederiz.

Şaban ayındayız. Ramazan’ın gölgesi üzerimize düştü. Berat Kandilinizi tebrik ediyoruz. Rabbimiz maddî ve mânevî sıkıntılarımızı feraha tebdil eylesin ve bizi hep razı olduğu işlerde ve yerlerde bulundursun. Gelecek sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.   

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle