Kur’an’ımızda güvenli, huzurlu ve her yerden bol rızık alan bir şehir anlatılır. Ahalisi Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük edince şehir, açlık ve korku felaketi ile karşı karşıya kalır. Nahl Suresi 112. ayette geçen bu örnekte söz konusu felaketin o şehre bir elbise gibi giydirildiği ifade edilir. Korkunun şehre elbise gibi giydirilmesi ne kadar çarpıcı bir benzetmedir! Korku elbisesi şehrin asli kimliğini görmeye mani bir perde gibi gerilmiş, korku dağları sarmış ve hayatın mihveri haline gelmiştir.
Korku bir imtihan vesilesidir. Allah insanları korkutarak da dener. İslam korkuyu reddetmez, hayra tahvilini ister. Korku fıtri bir duygudur; önemli olan korkmamak değil, esas korkulması gerekeni bulamamaktır. Korkunun doğru adrese tevcihi insanı huzura erdirir. Esas korkulması gereken Allah’tır. Korku, O’nu tanıyamamak ve istediğini yapamamaktır. Korkunun adresini doğru tespit etmiş bir insan hem gereksiz korkulardan kurtulur hem de korkusunu zamanla haşyet ve heybete dönüştürür. Haşyet ve heybete dönüşmüş korku sevginin kemali ve insanın yüce makamlara liyakatinin vesilesidir.
Kitabımızda daha çok havf kelimesi ile ifade edilen korkunun karşıtı emniyettir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cahiliye insanı tarafından el-Emin olarak bilinirdi. İslam’ın daveti, korkunun zıttı bir sıfatın tarif ettiği bir şahsiyet üzerine bina edilmişti. İslam, bütün korkuları bitiren tek bir korku için geldi. O korku ilahi azamete lâyık bir kul olamamaktır. Bu korkuyu önceleyebilmek bizi Peygamber Efendimizin ümmeti olarak emniyetin ve selametin merkezi kılacaktır.
Yaşadığımız çağı bir korku çağı diye nitelemek yanlış olmaz. Sadi "insan birkaç damla kan, binbir endişeden ibarettir" demişti. Bu çağda korku bütün ilişkilerin merkezine oturtularak istismar ediliyor. Gereksiz ve yersiz korkular insanın güvenliği, rızık çabası ve sosyalliğinin tek belirleyicisi haline getirildi. Her şeyin korku kaynağına dönüşmesinin altında esas korkulması gerekenin terk edilmesi yatıyor. Allah kendisinden korkmayanı her şeyden korkmak gibi bir düşüklükle cezalandırıyor.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz zaman zaman sevinçlere ket vuracak uyarılar yaparlardı. Ölüm, kıyamet, mahşer ve sorgu sahneleri ile yaptığı bu uyarılar muhataplarına ağır geldiğinde ise “Hasbünallah ve ni’mel-vekil, deyiniz” buyururlardı. Bu sayımızda korkularımızı terbiye etmek konusunu ele alıyoruz. Rasûlullah Efendimizin öğrettiği “Allah bize yeter ve o ne güzel bir vekildir” sözü bu terbiyenin nirengi noktasıdır. Bu, aslında Rabbimiz hakkında hüsn-ü zan sahibi olmaktır. Korku, O’nu hakkıyla bilememek, tanıyamamak ve O’na lâyık kul olamamak korkusu olmalıdır.
Üç ayların rahmet iklimine girdik, mübarek olsun. Recep ayı ve bu ayda idrak edeceğimiz Regaip ve Miraç kandilleri Ramazan’a hazırlanma vesileleridir. Rabbimiz bereketlendirsin ve bizi o kutlu ganimet ayına erişenlerden eylesin. Üç aylarınızı ve kandillerinizi tebrik ediyor, bu güzel zamanların milletimiz, İslam âlemi ve insanlık hakkında hayırlar getirmesini niyaz ediyoruz. Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz efendim.
YORUMLAR