“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır...” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259)
Miladi takvimden bir yılı daha geride bırakırken ebedi hayat takvimimizde “Üç Aylar” olarak isimlendirdiğimiz Recep, Şaban ve Ramazan aylarının feyizli ve bereketli iklimine girmiş bulunuyoruz...
Üç aylar, akıp giden zaman içinde nuruyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda manevi feyziyle gönüllerimizi ferahlatan, zihinlerimizi berraklaştıran, Rabbimizin rızasını aramak ve kazanmak için fırsatlarla dolu bir zaman dilimi…
Varoluş gayemizi düşünmemiz, Yaradan ve yaradılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için bir fırsat…
Üç aylar, arınma, günahlardan kurtulup Hakka yönelme, ibadet, dua ve istiğfarın teksif olduğu rahmet ve mağfiret iklimi…
Üç aylar, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu vakitler…
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın; Allah’tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdardır.” (Haşr, 18)
Peygamber Efendimizden rivayet edilmiştir ki:
“Bütün hayatınız boyunca hayrın peşinde olun. Rabb’inizin rahmet rüzgârlarının peşine düşün, onlardan istifade etmeye bakın. Çünkü Allah’ın rahmet rüzgârları eser. İsteyen kullar ondan istifade ederler. Allah’tan ayıplarınızı örtmesini ve korkularınızdan emin kılmasını isteyin!” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 3189)
Zünnun-i Mısri şöyle demiştir:
“Recep ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan ise hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa onun karşılığını bulur. Bir kimse ekimi bırakırsa, hasat zamanı ekmediğine pişman olanlardan olur.” (Abdülkadir-i Geylânî, Gunyetü’t-Tâlibîn, 1/326)
Zamanımızda üç aylar kış mevsimine rastlamaktadır. Efendimiz (s.a.s) “Kış mevsimi müminin baharıdır: Gecesi uzundur namaz kılar, gündüzü kısadır oruç tutar.” buyurmaktadır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/75
Nasıl ki baharda yeryüzü yeniden dirilerek ağaçlar çiçek açar, dallar tomurcuklanır, kuşlar, arılar, kelebekler ortaya çıkar, türlü hoş kokular etrafı kaplar ise müminin de dünyasına bahar kışın gelir ve mümin manevi âleminde yeniden dirilişi yaşar.
Bu itibarla üç ayları bahara dönüştürmek için namaz, oruç ve benzeri nafile ibadetleri arttırmak gerekir. Zira namaz kötülüklere set, oruç takva aracıdır.
Üç aylar, günümüzün yoğun ve karmaşık hayat akışı içinde kaybolup giden ve öze dönüşünü ihmal edenler için bir nefis muhasebesi, bir öz denetim yapma fırsatıdır.
Zira malayani ve dünyanın meşgalesi bize bu nefis muhasebesini yapmamızı unutturuyor. Üç aylar kendimizle baş başa kalıp nefis muhasebesi yapmamız için çok büyük bir imkândır.
Nefis muhasebesi, geçmişimizi, içinde bulunduğumuz durumu, geleceğimizi gözden geçirmedir. Kendimizle hesap günü gelmeden önce hesaplaşmaktır. Manevi kayıplarımıza nedamet, yaptığımız ibadetlerin ilahî rahmete vesile olup olamayacağını tefekkürdür.
Üç aylarda, Yüce Rabbimize yapmış olduğumuz günah, hata ve isyanlarımız için tevbe edelim, istiğfarda bulunalım. Günahlar insanların sırtında yüktür. Bu aylar ise bu yükü hafifletme vaktidir.
“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” (Tahrîm, 8)
“…Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur, 31)
Bu günlerde, hatalarımız varsa onları terk edelim, kötü duygu ve düşüncelerimizi kalplerimizden atalım. Allah ve Resûlünü bize unutturan şeyleri bir tarafa bırakalım.
Enes b. Mâlik’in (r.a) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Receb, Allah Teâlâ’nın diğer aylar arasından seçtiği bir aydır. Her kim bu ayın hakkını verir ve onu (amel etmek suretiyle) yüceltirse, Allah Teâlâ’nın emrini yüceltmiş olur. Her kim Allah Teâlâ’nın bu emir ve buyruğunu yüceltirse, onu naîm cennetine koyar ve ondan razı olur.
Her kim şaban ayının hakkını verir ve onu (amel etmek suretiyle) yüceltirse, benim buyruğumu yüceltmiş (hakkını vermiş) olur. Benim buyruğumu yücelten kimseninse kıyamette şefaatçisi ve yardımcısı olurum.
Ramazan ayı ise ümmetimin ayıdır. Her kim ramazanın hakkını verir, hürmetsizlik etmez, gündüzlerini oruçla geçirip gecelerini de ibadetle ihya ederse ve de âzalarını (haramlardan) korursa, ramazan ayından çıktığında tertemiz günahsız olur.” (Beyhakî, Şuabü ’l-lmân, nr. 3813)
Regaib Kandili
Regaib, “çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu edilen şey” anlamlarına gelir. Cenâb-ı Hakk’ın, İlâhî ihsan ve manevi hediyelerinin diğer zamanlardan daha çok tecelli etmesi ve samimi kalple Allah’a yönelenlerin affedilme ümitleri dolayısıyla, müminler tarafından heyecanla beklendiği ve gönülden arzulandığı için Recep ayının ilk cuma gecesine “Regaib kandili” denmiştir.
Bu gecenin mukaddes olmasının en önemli sebepleri arasında, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.) bu günü dua, namaz, oruç gibi ibadetlerle geçirenler hakkında verdiği müjdeli haberlerdir.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v)’den bu gecede duaların makbul olunacağına dair şöyle bir rivayette bulunulmuştur:
“Beş gece vardır ki, onda yapılan dua geriye çevrilmez: Recep ayının ilk, Şaban ayının onbeşinci gecesi (Berat kandili), Cum’a, Ramazan ve Kurban Bayramı geceleridir.” (Abdurrezzak, el-Musannef, IV, 317, Hadis No: 7927)
Miraç Kandili
Miraç Gecesi Recep ayının 27. gecesi… Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimize, Mekke döneminde bir gece, Mescid-i Haram’dan Mescidi Aksa’ya, oradan da semaya yaptırılan manevi bir yolculuk… Sevgili Peygamberimizin, şirk koşmayanların affedilebileceği müjdesi, Bakara süresinin son iki ayeti ve beş vakit namaz hediyesiyle Yüce Âlemlerden döndüğü gece…
“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra, 1)
Ebû Hüreyre (r.a) Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Recep ayında bir gün ve gecesi vardır ki, her kim o günde oruç tutup gecesini ibadetle ihya ederse, yüz sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Bu gece Recep’in bitimine üç gün kala olan gecedir.” (Beyhakî, Şuabü’l-lmân, nr. 3811)
Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından Recep ayının 27. gecesine rastlayan mübarek Miraç gecesinde on iki rekât nâfile namaz kılınması tavsiye edilmiştir.
“Recep ayında öyle bir gece vardır ki, o geceyi ihya edene yüz senelik ecir ve mükâfat vardır. Bu gece, recebin bitmesinden üç gün önceki gecedir.
Bu gecede, (her iki rekâtta bir selâm verilerek) on iki rekât namaz kılıp ardından yüz kere, ‘Sübhânellah, velhamdülillâh, velâ ilâhe illallahü vallahü ekber’ diye dua eden ve yine yüz kere istiğfarda bulunan, Resûlullah’a (s.a.v) yüz defa salavat getiren, sonra da kendi nefsi için ister dünyevî ister uhrevî olsun duada bulunan ve oruçlu olarak sabahlayan kimsenin duasını Allah [c.c] kabul eder.” (Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 3812)
YORUMLAR