Gençleştiren, ömrü uzatan, organ tamir eden, güzelleştiren çeşitleri olan bu “şey”lerle tıp ilmi mensupları olarak hiç ilgimiz yok. Hastane isimli yerlerde de uygulansa, uygulayan kişi tıp mezunu da olsa bu durumdan tamamen beriyiz. Konuyla ilgimiz olmadığı için faydasından zararından bahsedemiyoruz. Yapan, yaptıran kendi arasında anlaşsın.
Çoktandır aklımızda olan bir konuyu bir Anadolu şehrinde yaşanmış hadiseyi duyunca sizlerle paylaşmak istedik. Hadise ölümle sonuçlanmış olması nedeniyle önemli ama daha mühimi arama motoruna muhtemel şüphelinin adını (sarı serum) yazınca 0,3 saniyede 8 milyondan fazla sonuç çıkıyor olması daha önemli.
İfade Türkçe, yurtdışının bu sonuca etkisi yok. Bizim buraların sonuçları yani. Önemli bir tıbbi meselenin, halk arasında kullanılan (belki argo ifadesi) tarifi bu kadar sayfaya girmişse mesele çok ciddi demektir.
Sosyoloji ile uğraşanlar konuyu daha iyi tarif eder ama biz kabaca şöyle bir tespit yapalım. Anadolu insanı “cana geleceğine mala gelsin” demeye başlamadan önce uzun yıllar aşırı fakirlik çekmiş, zorluklar yaşamış. O dönem çok kısıtlı maddi imkânını kendi sağlığından bile önde tutmuş. Rahatsızlıklarını önemsememiş. Hastalıklarını “kara günü” için ayırdığı, kısıtlı maddi imkânlarını kullanmadan halletmeye çalışmış. Belki son yüzyıl böyle geçmiş.
Son zamanlarda, görülen maddi rahatlama ve sağlık hizmetlerine ulaşımın kolaylaşması gibi sebeplerle tablo hızlı bir şekilde tersine dönmüş. Dönmüş ama biraz fazla dönmüş sanki. Sağlık ve hayat konforu ile ilgili her konu abartılı revaç bulmaya başlamış.
Bazıları gayet olumlu; koruyucu hekimlik uygulamaları, taramalar gibi. Bazıları muhatabına göre iyi ya da kötü olabilen alternatif tıp uygulamaları. Bir de bunların kombinasyonları var, onun da bir örneği “sarı serum.”
Aslında önemli bir tıbbi imkân ama memleketimizde kullanımı neredeyse fecaat. Hatırlayanlar vardır, mahalle kahvehanelerinde oralet, çay, kahve ile birlikte grip çayı satılırdı bir dönem. Bildiğiniz grip ilaçlarının toz formu. Kaç kişinin tansiyonu fırladı, şekeri çıktı bunlardan bilmiyoruz ama çok şükür bakanlık yasakladı da sıkıntı büyümedi.
Bir de bu grip ilaçlarının gelişmiş şekli var ki adına sarı serum deniyor. İçine katılan B ve C vitaminlerinin etkisiyle oluşan renk nedeniyle bu isimle anılıyor.
Bu vitaminlerin bir katkısı da bildiğiniz iç sıkıcı hastane kokusunu oluşturup, insanlara “hastane gibi bir yerdesin, iyileşmene az kaldı” mesajı vermek olabilir.
Serum genel manada damar yoluyla uygulanan sıvılara verilen isim. Sıvı kaybı olan kişiler bu eksiklerini ağızdan aldıkları ile karşılayamıyorsa damar yoluyla hızlı bir şekilde mesele hallediliyor.
Verilen sıvı, genel olarak damarlarımızda dolaşan kanın sıvı kısmının benzeri “tuzlu- şekerli su” karışımı aslında. Yetişkinlere genellikle 1000 ml’lik takılır. Bu da yaklaşık 5 bardak suya tekabül eder. Hastanede, doktor gözetiminde yapıldığı müddetçe Allah’ın büyük nimetlerinden biridir. Özellikle gelişmemiş ülkelerde çocukların hayatta kalmasının önemli vesilelerindendir.
En önemli riski uygulamaya ait durumlardır. Dış ortamla hiç bağlantısı olmayacak şekilde yaratılmış damarlara “kirli” dünyamızdan bir yol açıyorsunuz. Bu yolun aktarma istasyonu kalp, varacağı nokta beyin dâhil tüm vücut.
Dünyanın her yerinde “önemli tıbbi işlem” kabul edilen bu durum memleketimizde “bi serum takıvermek” olarak anılır. En ufak bir özensizlik geri dönüşümsüz hasarlara neden olabilir.
Tamamen sağlıklı bir kişide serumun içeriği genellikle sorun oluşturmaz. Çocuklar, yaşlılar, kalp ya da böbrek hastalığı olan, kanser tedavisi görenlerde ise mesele oldukça ciddi olabilir.
Sağlıklı bünye, serumun içindeki sodyum ya da potasyum düzeyindeki oynamaları kısmen tolere edebilirken çocuklarda potasyumun hafif artışı kalbi durdurabilir. Sodyum değişiklikleri havale geçirme nedeni olabilir. Sadece hastanın yüzüne bakarak ya da fizik muayene ile serum içeriğine karar verme yeteneği maalesef(!) sadece Türk sağlıkçılarında bulunur.
Bu bahsettiklerimiz “sade serum.” Önemli olan, sarı serumunda bir üyesi olduğu “atom serum” ailesi. Az önce anlattığımız fizyolojik özelliklere sahip serum alınır. İçine “ne vereyim abime” sorusunun karşılığı olan her şey konur. Koyarken de Anadolu annesinin misafir ağırlarken yaptığı gibi “dur, şundan da ye, şunun suyundan öbürünün tanesinden koyayım” mantığı hâkimdir.
Hazırlayan kardeşimiz, elinde ne varsa katar:
- Ağrı kesici: olmazsa olmaz. Damar yoluyla verildiği için oldukça etkili olur. Ağız yoluyla alınandan farklı yan etkisi olmaz genelde.
- Alerji ilacı: burnunuzu açar, kaşıntınızı giderir. Grip ve nezlede işe yarar ama asıl beklenti uyku yapma yan etkisidir. Adamına göre 3-5 saat çok keyifli uyutur. (Zaten serum amacı da hastayı mecazi anlamda “uyutmak”tır.) Daha önce nöbet/ havale geçirenlerde önemli bir risk oluşturur.
- C ve B vitamini: Ana unsurdur. Bilimsel olarak faydası yok denecek kadar azdır. Neyse ki zararı da yoktur. O yüzden “katın gitsin” denir.
- Antibiyotik: o da olmazsa olmazlardan 1 gramlık, elde ne varsa o katılır. Tetkik yok, gereklilik yok, gerekiyorsa bile tek doz uygulama -istisnalar hariç- dünyada yok. Gereksiz yapanların, yaptıranların mahkeme-i kübra da işi kolay olmayacak kesinlikle.
- Kortizon bilinen zirve problemdir. Özellikle damardan verildiğinde çözemeyeceği dert yoktur. Çok iyi ağrı keser, ateş düşürür. Öksürüğe, nefes darlığına iyi gelir. Burnunuzu boğazınızı açar. Bilumum alerjilere iyi gelir. İştah açar. Haa bu arada şekeriniz 2-3 katına çıkarabilir, bazen midenizi deler, tansiyonunuz azıcık rotadan çıkabilir… Altta yatan hastalığa göre nadiren öldürdüğü de olur.
Namuslu sağlık esnafı genellikle bu karışımı uygular bilginiz olsun.
Hepsi tıbben tanınan faydası – zararı bilinen maddelerdir. Bir de yeni icat serumlar vardır. Öncekine “atom” dendiğine göre buna ne denir bilmiyoruz ama gençleştiren, ömrü uzatan, organ tamir eden, güzelleştiren çeşitleri olan bu “şey”lerle tıp ilmi mensupları olarak hiç ilgimiz yok. Hastane isimli yerlerde de uygulansa, uygulayan kişi tıp mezunu da olsa bu durumdan tamamen beriyiz. Konuyla ilgimiz olmadığı için faydasından zararından bahsedemiyoruz. Yapan, yaptıran kendi arasında anlaşsın.
Bu kadar iç kararttıktan sonra basit bir öneri ile konuyu bitirelim. Uygulayıcı arkadaştan mutlaka serumun içeriğini yazarak size vermesini isteyin. Kattığı her şeyi yazdığından emin olun. Mümkünse bu ilacı niye kattığını sorun. Aklınıza yatmayan bir şey olursa bir hekime muayene olup konu hakkında bilgi verin.
Günleriniz seruma ihtiyaç duymayacak güzellikte geçsin inşallah…
YORUMLAR