“Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir. ” (Deylemî, Müsned, II, 324)
Yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkat ve merhamet rûhunu âdeta ete kemiğe büründürerek Hüdâyî Vakfı’nın temelini atan ve insanlığın maddî-mânevî ihyâsı adına sayısız hizmetlere vesîle olan mübârek zâtlar, ne bahtiyar insanlardır!
Bu hayır ve hizmetler, sadaka-i câriye hâlinde -inşâallah- asırlar boyu yaşayacak ve Hüdâyî’nin her hayrında onların da amel defterine nice ecirler yazılacaktır.
Allah Teâlâ; onların yollarını, ufuklarını, bahtlarını, gönüllerini, kapılarını ve ellerini dâimâ açık eylesin!..
Unutmayalım ki; “Gönül, nasıl toprak altında çürümez ise, gönül mahsulü olan eserler de aynı şekilde ebedîleşir. Gönül erleri, hizmetlerini berzah âleminde de devam ettirerek aramızda yaşarlar. Onların ömürleri, yaşayanlardan daha uzundur.”[1]
“Bizler de kerem sahibi ve ehl-i hizmet olabilirsek, ömrümüz fânî hayatımızdan sonra da fedakârlık ve hizmetimiz nisbetinde ve gönüllere girebildiğimiz kadarıyla devam eder.” (Şeyh Sâdî)[2]
Şüphesiz ki bu hizmet aşkından gâye, yaralı gönüllere merhem olarak Rabbimiz’e kalben yaklaşabilmek ve vicdan huzuruna erebilmektir. İhtiyaç sahibi gönüllerden samimiyetle çıkan “Allah râzı olsun!” duâlarını âhiret saâdetinin sermayesi kılabilmektir. Böylece huzurlu bir fert ve toplum hayatı inşâ edebilmektir.
֍
Allah Teâlâ’nın biz kullarına lûtfettiği; İslâm, îman, akıl, âile, evlât ve servetten, alıp verdiğimiz nefeslere kadar bütün nîmetler için O’na sonsuz hamd ü senâlar olsun!
Zulmet karanlıklarında yolunu şaşırmış insanlığı, hidâyet nûruyla aydınlığa çıkaran, âlemlere rahmet olarak gönderilen, insanlığın kurtuluş vesîlesi, müjdecisi ve şefâatçisi olan Fahr-i Kâinat Efendimiz’e salât ü selâm olsun!
İnsanlık için ebedî saâdet rehberi ve Allah Rasûlü’nün en büyük mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerîm’e sarılıp onun ahlâkı ile ahlâklananların ve istikâmet üzere bir kulluğa yönelenlerin dünya ve âhireti cennet olsun!
Zaman sermayemiz tükenmeden, ömür güneşimiz batmadan, gök kubbede hoş bir sadâ bırakarak ve şu fânî dünyadan nedâmet içinde değil de yüz akıyla ukbâya göçebilmek, cümlemize nasîb olsun! Amîn!..
֍
Malın hayırlısı Allah yolunda harcanan; en hayırlı insan da hayra koşan, elini ve gönlünü Hakk’a açandır. Âgâh olalım! Bugün elimizdekiler fânîdir; gün olur uçar gider! Allah için verdiklerimiz ise bâkîdir, asla zâyî olmaz. Bize kalacak olan asıl servet, Allah için infak ederek bugünden âhirete gönderebildiklerimizdir.
Allah yolunda infâk ediniz. Zira “İnfakla mal eksilmez.”[3] Bilâkis korunur ve bereketlenir. “Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe hayrın kemâli olan «Birr»e aslâ eremezsiniz.”[4] Takvâ sahipleri, bollukta ve darlıkta Allah için infâk edenlerdir.
Hakk’ın rızâsı uğruna maldan ve candan geçenlerin Allah katındaki kıymet ve faziletini beyan sadedinde nice âyet ve hadisler vardır. Onların hâlleri yedi başak bitiren ve her başağında yüz dâne bulunan tek bir tohum gibidir. İşte o bahtiyarlar, bu cennet tohumunu bu dünya tarlasında eker, âhiret terazisinde biçerler.
Mallarını gece-gündüz, gizli ve açık, Rab’leri için infâk eden, arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kâmil mü’minlerin Allah katında çok özel mükâfatları vardır. Onlar dehşetli bir gün olan kıyâmette korkmayacaklar ve mahzun olmayacaklardır.[5]
Uyanın gafletten! Gerçek mü’minler cenneti satın alabilmek için Allah ve Rasûlü’ne îmân eden, namazlarını kılan, zekâtlarını veren sonra da şüpheye düşmeyerek mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd eden kimselerdir.[6]
Dünya malı dünyada kalır. Dağlar kadar malın olsa bir gün burada bırakır gider, kabre ancak bir kefenle girersin! Bugün Allah için bir damla verirsen, orada ummân olup çıkar karşına... Akıllı, cömert, kalb-i selîm sahibi ârif kimseler, mallarını ukbâya azık olarak götürenlerdir.
֍
Hizmet edenler, hizmeti bir nîmet bilip tevâzûlarını artırmalı; bu nîmete vesîle oldukları için hizmet ettikleri kimselere teşekkür edâsı içinde olmalıdırlar. İşte bu kalbî kıvam ile îfâ edildiğinde, ilâhî rızâya ermektir HİZMET.
Ümitsizlere, gariplere, yetimlere, dullara, öksüzlere, çâresizlere, kimsesiz, özürlü ve zavallı düşkünlere, ilim ve irfan tâliplerine; sevgi, şefkat ve merhamettir HİZMET.
Dertlilerin dert ortağı ol! Güçsüzlere hizmet et, zayıfları, gönlü kırıkları koru! Zira derya gönüllülerden, yıkık, bîçâre ve yorgun gönüllere ilâhî rahmet ve mağfiret yolculuğudur HİZMET. Son nefese kadar ikram ve ihsan ile gönül almaktır HİZMET.
Ârif bir gönülde ibadetler, hayırlar ve hizmetler bir yorgunluk değil, lezzet ve huzur vesilesi hâline gelmiştir. Kim gönül gözünü açıp bakarsa anlar ki, bu câna minnettir HİZMET.
Yoksullar, fakirler ve garipler; varlık sahipleri için büyük bir nîmettir. Çaresiz ve zayıfların candan duâsı hürmetine, en muhtaç olduğumuz anda ilâhî rahmet ve nusret yetişir imdâda... İhyâ edilen gönüllerin içli duâlarıyla cennet kapılarını açmaktır HİZMET.
İhlâs, merhamet ve diğergâmlık dolu bir gönülle bütün mahlukâta yönelmek sûretiyle Allah rızâsının aranmasıdır HİZMET. Tevâzu, şefkat, merhamet ve muhabbetle karşılıksız verene, fedakârca çalışana zâyî olmaz bir ecirdir HİZMET.
֍
Vakıf insanı olabilmek, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara merhamet, sevgi ve şefkat gösterip helâl kazancından bollukta ve darlıkta Allah rızâsı için vermek ve mükâfâtını sadece Hak’tan beklemektir.
Allâh’ın azâbından korkarak, O’nun rahmetini ve bereketini umarak, kendilerine rızık olarak verilen her şeyden Allah yolunda infâk edip takvâ sahibi olabilmektir, vakıf insanı olmak.
Kabir vahşetinden korunmak için Allâh’a gönül hoşluğuyla “karz-ı hasen/güzel bir borç” verebilmek, dünyada iken ne iyilik yaparsak âhirette onu bulacağımıza inanmak, yapamadıklarımızın hasretini çekerek değil, elimizden gelen bütün gayreti gösterebilmiş olmanın gönül huzuruyla ukbâya göçebilmektir, vakıf insanı olmak.
Fânî ve dünyevî gâyeler için değil, sonsuzluk için çalışmak; kendisinden istifâde edilen ilim ve arkasından hayır duâ eden gönüller bırakarak amel defterini kapatmamaktır, vakıf insanı olmak.
Irmak gibidir vakıf insanlar... Uzun yıllar boyunca binlerce canlıya, insana, hayvanâta, nebâtâta hayat vererek serin ve tatlı şırıltılarla Cenâb-ı Hakk’ın ebedî vuslat deryâsına akabilmektir, vakıf insanı olmak...
֍
Allah’ım, bizlere lûtfettiğin emânetlerin hakkını liyâkatle edâ edebilmeyi, Yaratan’dan dolayı yaratılanlara hizmet edebilmeyi nasîb eyle. Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nin himmetlerinden bizleri mahrum eyleme!
Merhamet ve şefkatin bütün tezâhürlerini, gönül hayatımızın bitmez tükenmez hazinesi kıl! Günah ve kusurlarımızı, sevap ve güzelliklere tebdîl eyle! İki dünyamızı da İslâm’ın güzellikleriyle azîz eyle!
Hizmet heyecanını gönüllerimize lûtfedip rızâ-yı ilâhîne muvâfık bir şekilde firâset, azim ve gayret dolu bir hizmet ömrü hepimize nasîb eyle!
Vakıf insanı olup hayatının şu kısa günlerini istikâmet üzere bir kulluk ve hizmete adayanların ömürlerini huzurlu, kazançlarını bereketli, âhirete irtihâl edenlerin de kabirlerini pür-nûr, makamlarını cennet eyle! Amîn!..
Zeki Bal
Dipnot:
[1] Osman Nûri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden Bir Testi Su, sf. 11.
[2] Osman Nûri Topbaş, Hizmet, sf. 49.
[3] Bkz. Müslim, Birr, 69.
[4] Bkz. Âl-i İmrân, 92.
[5] Bkz. el-Bakara, 262.
[6] Bkz. el-Hucurât, 15.
YORUMLAR