Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş dönemi... Bu dönem birçok yönüyle sıkıntılı bir süreç... Bizim yaşımızda olanların sadece dinlediği, duyduklarının doğru olmasına bile ihtimal veremediği bir zaman dilimi. Kur'an okumanın yasak olduğu,ezanın Türkçe okunduğu dönemler yani...
Muammer ERDEN hocam, bu dönemleri bizzat yaşamış ve sıkıntılarını iliklerine kadar hissetmiş bir örnek. Çocuklarına dini eğitim vermek isteyen mütedeyyin bir Konya ailesinin çocuğu. Türkiye'de cumhuriyetin ilanından sonraaçılmış ilk resmi Kur'an kursunda Çimillizade Hakkı Efendi’nin Konya Bulgur Tekke camisindeki Kur’an kursunda öğrenci.
Bir gün elinde Kur'an-ı Kerim’le evine dönerken yolda kendisini gören ve tanımadığı bir adam kocaman bir tokadı ensesine vurup “hala bununla mı geziyorsun?” diye de bağırır. Elindeki Kur’an bir yere, kendisi de başka bir köşeye savrulur. Ne olduğunu anlayamadan korkuyla Mushaf’ını kucağına basar ve ağlayarak eve gelir. O gün yaşadığı ve ilerleyen yaşına rağmen o noktadan her geçtiğinde acısını ve hıncını yeniden hissettiği bu olayı hemen unutamayacaktır. Bu nedenle de bir daha gitmemeye karar verir. Ancak aile buna başka bir çözüm arar. Annesi onu buna razı edebilmek için her gün yürüyerek onu kursa kadar götürür. Lakin dert sadece bu da değildir. Zira o günlerde kadınların geleneksel Konya kıyafetlerini giymesi de yasaktır. Mutlaka pardösü giyecektir.Olmayan pardösü için başka bir çözüm bulunur. Babanınkışlık paltosunu üzerine giyer, içine Kur’an-ı Kerim'i saklar,oğluyla Kur'an kursuna kadar gelir ve kendisi de Aziziye Camisi'nin bahçesinde o dersi bitirinceye kadar bekler. Sonrada paltonun içine gizlenen Mushaf’la eve dönerler.
İlk Kur’an eğitimi böylece başlar. Süreç içinde “ben devam edemeyeceğim çocuklar” diye mazeret bildiren birçok hocanın yenişe yenileri bulunur. Yaşı ilerlese de hocam ilme hiç doymadı. Biz liseyi bitirirken, o da emekli bir öğretmen olarak kapı camiinde bir hoca efendiden Halebi Sağir okumuşlardı. Tatil döneminde bir kısmına bizim de iştirak ettiğimiz ve yıllar süren bir ilim tahsiliydi bu.
Sonra imam hatip liseleri açılır. Konya'nın manevi mimarı Hacı veyiszade Mustafa Efendi Hoca ile tanışırlar.Onun öğrencisi olur. Ondan istifade eder. Onun öğrencisi olan Konya'da yüzlerce insanı bulmak mümkündür. Bunların bir kısmı hoca efendinin derslerde gösterdiği kerametleri anlatırlar ama kerametle ilgili akıllarında ilginç problemler taşırlardı. Yine bir kısmı onun merhametini, şefkatini,öğrencilerine karşı duyduğu muhabbeti anlata anlata bitiremezlerdi de kendileri öğrencilerine karşı ne kadar kaba ve haşin olurlarsa o kadar güzel öğretmen olacaklarına inanırlardı. Sonra da Hacı Veyiszade Hoca Efendi'yi tanımakla ve onun öğrencisi olmakla övünürlerdi. Ama Muammer hocam bunlardan değildi. Anlattığı güzellikleri kendihayatında yaşamaya ve en güzel örnekliği göstermeyeazmetmişti.
Yüksek İslam Enstitüsü de Konya’da biter. Öğrencilik yıllarında küçük bir mescitte imamlık da yapar. Balıkesir'de başladı öğretmenliği Konya'da devam ettirir. Bu sırada okula bir resmi yazı gelir. “Medine’ye bazı alanlarda 6 öğretmen özel bir kurs” için gidecektir. Bunların içinde temel dini ilimlerde müracaatın çok olacağını düşünür ve o da sanat tarihi alanına müracaat eder. Arada uzun zaman geçer, bu olay unutulurken okula yeni bir yazı gelir ve Medine’ye altı aylığına sanat tarihi eğitimi için gider. Medine’ye gitmek, bu arada hac vazifesini yapmak onun için paha biçilmez bir hediye olacaktır. Bu yıllarda Türkiye’den hac yolları yeni açılmaya başlamıştır. Medine de uzun süre Müslüman olup olmadığı araştırılır. Zira Türkiye ile alakalı çok da iç açıcı olmayan haber ve düşünceler mevcuttur.
Altı aylık eğitimde bir de hac vazifesini yapar. En önemlisi de Suudi hükümeti ona Haremeyn’de Türkhacılara vaaz edebilmesi için bir belge verir. Kendisi bu belgeyi kullanmadı. Ama bu belge orada çok işe yaradı ve vaazlar yapıldı elhamdülillah. Konya’ya döner. Bir süre sonra da sanat tarihi alanında uzmanlık belgesi verilir.
Biz tanıştığımızda öğretmenlik yıllarının sonlarındaydı.Çünkü biz mezun olmadan bir yıl önce o emekli oldu.Okulunda öğretmen veya öğrenci olarak bir kimseyle tartışıp kavga etmiş midir bilemem. Doğruya doğru demenin cesaret ve bedel istediği günlerde bile dosdoğru olmayı hedeflemişti. Ancak insan ilişkilerinde gayet nazik ve seviyeli dururdu.İnançları konusunda asla taviz vermez, öğrencilerine mutlaka muhabbetle yaklaşmayı en büyük hedef bilirdi. Kızarsa“haşarat, mesmonsuz” gibi kelimelerin dışında daha ağır bir ifadeyi de kullanmazdı.
Rabbini ve onların dostlarını çok severdi. Maalesef fakirin tanışmayı çok istediği ama Azrail’in (AS) davetine icabeti nedeniyle kıl payı tanışma şerefine erişemediğimiz Dişçi Mehmet Efendi (Dişçi Baba) onun için çok özel bir isimdi. Bizi ümmi bir Allah dostu olan Sarı Emmi’yle de o tanıştırmıştı. İster bu hayatta olsun, ister ebedi hayatta olsunAllah dostlarını bulmak ve önünde diz çökmek isterdi. Gördüğü her çiçekten bal almaya çalışan bir arı gibiydi. Ama asıl kovanını da hiç unutmaz ve ihmal etmezdi. Yaşlarının seyahate izin verdiği daha erken dönemlerde Menemen yolculukları onlar için çok önemli gelenekti.
Onun sohbetinde kimsenin uyuklama hakkı olamazdı. Uyuklayan birisini fark ederse hemen ona bir soru sorar, espri yapar sohbete çekilirdi. Bunlar da yetmezse ilahiler söylenirdi, daha da olmazsa cehri zikre bile başlanırdı. Son yıllarında başka hizmetlere gidecek sıhhat imkânı bulamasa da haftanın altı akşamı ayrı gruplarla sohbete devam ederdi.
Bizi mahzun bırakıp gitti. Şimdi onun gibi sohbetlerde Arapça, Farsça şiirler okunmayacak. Edebiyat yarışları olmayacak. Kalem veya başka ödüllerin olduğu bilgi yarışmaları yapılamayacak. Takke çevrilip bir garibanın ihtiyacı için hacı emmiler ellerini ceplerine atamayacaklar.
Bazı insanlar öyle çok kolay ve çabuk yetişmez. Hele ki de hem kalbini tasfiye edecek, hem ilimle donanımlı olacak, hem de yaşadığı dünyayı ve şartlarını iyi tanıyacak bir örnek ve önder olacaksa... Mangal gibi yüreğinde cesaret, güller açan yüzünde şefkat, saatlerce sürebilecek sohbetinde ilim ve hikmet olacak insanları yetiştirmek çok da kolay olmayacak...
Sevdikleriyle buluştuğuna inandığımız hocam için Fatiha ve dualarınızı istirham ediyoruz.
Haşim AKIN
YORUMLAR